Sevgili okuyucularım, Başçalan ve Haramzadeler isimli sitelerde her gün acayip, akıl almaz konuşmalar yer alıyor. Başrolde Tayyip, Bilal, yandaş işadamları ve başkaları var.
Bu konuşmaların dinlenmiş olması yasal mı, onu bilmiyoruz. Tayyip’in söyledikleri ne kadar yasal ise bunlar da o kadar yasaldır!
Ama vatandaş kimliğimle diyorum ki, iyi ki dinlenmiş.
Türkiye’nin bu kafalar ve özellikle Tayyip tarafından nasıl yönetildiğini bize bu kayıtlar gösteriyor. Bantlarda ne ararsanız var.
Yargıya müdahale, iş bitirme pazarlıkları, arsa vaziyetleri, Bilal’in vakfına çekilen kıyaklar…
Bir başbakan düşünün ki her yerde hava atar, sağa sola posta koyar, kendisini dev aynasında görür, hatta dünya lideri olduğunu iddia eder!..
Oysa bu şahıs aciz biriymiş.
Bütün konuşmaları dinlenmiş, ortaya saçıldı.
Kendi telefonlarına bile egemen olamayan bir şahıs şu anda ağlaşıyor, yakınıyor, cemaati suçluyor, tehdit etmeyi sürdürüyor.
Oysa gerçek suçlu kendisi.
Adına cemaat denilen örgütü devlete yerleştiren, aralarında kavga patlak verince “Bizden ne istediniz de vermedik” diyebilen işte o şahıs.
* * *
Yaptığı konuşmaların bant çözümlerini haftalardır kendi sesinden dinliyoruz, dökümünü gazetelerde ve internet sitelerinde okuyoruz.
Önceleri “Oh ne güzel oldu, her şey ortaya çıkıyor” diye seviniyordum.
Ama şimdi itiraf ediyorum, üzülüyor ve ülkem adına utanç duyuyorum.
Devletin böyle pespaye duruma düşürülmesi çok acı bir olaydır. Üstelik kriptolu telefonların dinlenmesiyle!
Ama Tayyip’in konuşmalarının açığa çıkması ve şimdi düştüğü durum daha da acıdır.
* * *
Bunlara yargıyla ilgili bir sorun aktardığınızda, ya da yargı kararları tartışıldığında alacağınız yanıt bellidir:
“Efendim yargı bağımsızdır, biz karışamayız ki!”
Yargı işlerine geldiği sürece bağımsızdır.
Tayyip’le önceki Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği iddia edilen konuşmaların ses kayıtları da piyasaya sürüldü. Utanç verici, yüz kızartıcı idi.
Medya patronu Aydın Doğan hakkında bir dava açılmış, patron beraat etmiş.
Tayyip telefonda Sadullah’ı azarlıyor, bu beraat kararının nasıl verildiğini sorguluyor. Sadullah’ın yanıtı:
“Hakimin Alevi olduğu yönünde bilgi vardı!”
Demek ki bundan sonra hakim ve savcıların ırk ve mezhep kökenlerine bakacağız!
Hakim Alevi, savcı Sünni!.. Hakim Türk, savcı Kürt!
Hakimin Alevi olduğunu söyleyen Sadullah Ergin şimdi Hatay’da partisinin Belediye Başkan adayı. On binlerce Alevi yurttaşımızın yaşadığı Hatay’da herhalde onlardan da destek bekliyor. Biraz zor alır gibime geliyor.
* * *
Tayyip’le Adalet Bakanı Sadullah arasındaki konuşma sürüp gidiyor. Sonra iş “Yargıtay’ın ayarlanmasına” geliyor.
İşte Tayyip’in sözleri:
“Bu işi yakın takibe al… Bak görüldü yani, kararı verdi adam… İhmale uğramasın, yazık olur… Bu beraat kararı nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulu şok oldu… SPK kesinlikle mahkum olması gerekirdi diyor… Şimdi Yargıtay’daki karar ne olacak?…”
İşte Sadullah’ın sözleri:
“Hakim Alevi efendim… Yargıtay’daki arkadaşlarla görüşme yapıp gerekli hassasiyetleri sağlarız efendim…
Sorun olmaz…”
İşte “Bizim yargı bağımsızdır, biz verilen kararlara karışamayız ki” edebiyatı yapanların ortalığa saçılan konuşmaları.
Bir şeye daha dikkat ediniz:
Tayyip zor durumda! Tayyip artık “Bu konuşmalar montajdır” diyemiyor, inkar edemiyor!
Kayda alınan konuşmalarını dün kabul etmek zorunda kaldı.
Bu kadarı ona yeter. Ders almış olmasını ve bundan sonra telefonu eline aldığında daha dikkatli konuşmasını dilerim, yeni kasetleri heyecanla beklediğimi arz ederim!
Ve işin Aydın Doğan cephesi
Sevgili okuyucularım, Aydın Doğan Türkiye’nin en büyük medya patronu. Şu anda Hürriyet, Posta, Radikal, Fanatik gazetelerinin, Kanal-D ve CNN-Türk televizyonlarının sahibi. Bir süre öncesine kadar Milliyet ve Vatan gazetelerinin de sahibi idi ama onları satmak zorunda kaldı.
Ben Hürriyet’te tam 22 yıl yazdım. 2002 yılında AKP iktidar olana kadar her şey düzgün gidiyordu. O tarihten sonra gerek Aydın Doğan ve gerekse gazetedeki sağ kolu Ertuğrul Özkök’ten sürekli uyarılar aldım:
“Hükümeti fazla eleştirme, dikkatli yaz, başbakana dokunma, Maliye’yi yazma, başımızı derde sokma…”
Ertuğrul bazen yazılarımı sansür ederdi. Patronu adına baskıyı ve sansürü o gerçekleştirirdi.
Ben çizgimi değiştirmiyor, bildiğim gibi yazıyordum. Aramızdaki sinir harbi sürüp gidiyordu.
Bunları yaparak beni istifaya zorluyorlardı!
Tayyip’ten feci halde korkuyorlardı. Koskoca Hürriyet gazetesi birkaç yazarı dışında iktidarın emrine girmişti.
Temmuz 2007’de seçim yapıldı, AKP yine kazandı. Bu durumda artık kovulmam gerekiyordu ve Ağustos 2007’de, seçimin hemen ardından kovuldum!
* * *
Ancak iş benim kovulmamla bitmiyordu. Tayyip kafayı Aydın Doğan’a takmış, bütün kin ve nefretiyle onun üzerine gidiyordu.
Benden sonra Bekir Coşkun ayrılmak zorunda kaldı. Tufan Türenç’in yazıları sonlandırıldı.
Yılların başyazarı Oktay Ekşi’den istifa etmesi istendi.
Bir süre sonra Rahmi Turan, Özdemir İnce ve Cüneyt Ülsever şutlandı.
Bütün bu işlemler Tayyip korkusuyla yapılıyor, eleştiren kim varsa yolcu ediliyordu.
Fakat Tayyip’e bu kadarı da yetmezdi. Yazılarında iktidara karşı kalem oynatamayan Ertuğrul bile gazetenin başından ayrılmak zorunda bırakıldı.
Daha da vahimi, Aydın Doğan, sahibi olduğu Hürriyet’in künyesinden kendi adını sildirmek zorunda kaldı.
* * *
“Yandaş” kimliği ile 10 yıldan fazla bir süre Tayyip iktidarına hizmet sunan Hürriyet gazetesi, son olaylardan sonra muhalif olmadıysa da, hiç değilse tarafsız yayın yapmaya ve zaman zaman iktidarı eleştirmeye başladı. Kutlamak gerek!
Şimdi Ertuğrul’un yazdıklarına ve birinci sayfadan atılan manşetlere bakıyorum, maşallah neredeyse bizim çizgimize gelmiş olduklarını “Gurur duyarak” görüyorum!
Tayyip’e bindirmeye başladılar.
Bence Aydın Doğan, Tayyip’in gidici olduğunu anladı ve ona göre tavır ayarladı… Çünkü onun kulağı deliktir!
Şimdi onlara sormak gerek:
“Yıllarca Tayyip’ten korktunuz, bacaklarınız titredi. Bunca yazarlarınızı o korku yüzünden kovdunuz, istifaya zorladınız. Bu iktidarın ne mal olduğunu daha yeni mi anladınız? Biraz geç bile olsa jetonunuz şimdi mi düştü?”
Buna da şükür!
SÖZCÜ