Emin Çölaşan: Bir ipte bir sürü cambaz

Emin Çölaşan-2YAZARLAR-Sevgili okuyucularım, birkaç gün öncesine kadar her şey ne de güzel gidiyordu!
Ergenekon davası tezgahlanmış, “Silahlı terör örgütü Ergenekon çetesi (!)” ortaya çıkarılmış,Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bile terörist olduğu gerekçesiyle içeri tıkılmıştı.
Sonra düzmece belgelerle Balyoz davası ayarlanmış, Türk Ordusu’nun komutanları topluca tutuklanmıştı.
Böylece Türk Ordusu tasfiye edilmiş, göreve Necdet Bey getirilmiş, muhalif gazeteciler,
rektörler, üniversite hocaları, siyasetçiler saf dışı bırakılmıştı.
Yargı ele geçirilmiş, Türkiye dikensiz gül bahçesine dönüşmüştü.
Her şey o kadar güzeldi ki, padişahımız efendimiz, sultanımız Tayyip, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz’ün başına bir şey gelmesin diye zırhlı makam aracını onun emrine vermiş, üstelik oturduğu yerden haykırmıştı:
“Ben bu davanın savcısıyım!”
* * *
Sonra günün birinde olaylar değişti, dershane kavgası patladı, sonra birileri bir takım polis operasyonları yapmaya başladı.
Aaaa, o da ne!
Halkbank Genel Müdürü’nün evinde ayakkabı kutuları içinde 4.5 milyon dolar para!
İçişleri Bakanı’nın oğlunun evinde dört çelik kasa, para sayma makinesi ve yine milyonlarca lira ve döviz!
Ortaya çıktı ki, polisin bu operasyonlarından Tayyipgillerin haberi yoktur!
Arkadaşlar bu nasıl iş, onlara haber vermeden operasyon yapılır mı? Hele rüşvet paralarının fotoğrafları çekilip medyaya anında servis edilir mi?
Ne zannettiniz siz kendinizi, kimin savcısı polisi olarak görev yapıyorsunuz!
Tayyipgilleri sıkıntı bastı, Tayyipgillerin uykusu kaçtı. Korktular, titrediler, zıvanadan çıktılar.
Son operasyonu aynı savcı yaptırıyordu. Ergenekon’da sırtını sıvazladıkları Zekeriya Öz’den bu kez dosyaları aldılar. İşin ucunun kendilerine dokunmasına izin veremezlerdi…
Çünkü onlar için her şey serbestti. Yemek, hortum, her şey…
* * *
Atatürk döneminde ahaliye klasik müziği tanıtmak amacıyla çeşitli illere Riyaset-i Cumhur senfoni orkestrası gönderilirdi.
Rivayet olunur ki, orkestra günün birinde Sivas’a gidip konser vermiş.
Konseri dinlemek için getirilenlerden yaşlı bir amcaya iş bitince sormuşlar:
– Bey baba nasıl buldun, beğendin mi konseri?
– Valla oğlum, Sivas Sivas olalı böyle zulüm görmemişti!

Şimdi de Tayyip, Tayyip olalı böyle zulüm görmemişti!
Bakan çocukları, genel müdürler, belediye başkanları gözaltında…
Yolsuzluk, rüşvet iddiaları havalarda uçuşuyor, Tayyip’in sinir sistemi bozuldu, suratından düşen bin parça.
Yaa nasıl olur da emrindeki polis ona haber vermeden operasyon düzenler!
İnsan hiç değilse önceden Tayyip’e haber verir, o da onları uyarırdı!
En azından evlerindeki paraları, para sayma makinelerini ortalıktan toz ederlerdi!
* * *
“Değerli vatandaşlarım, aziz milletim, belki inanmayacaksınız ama ben ve arkadaşlarım
dürüstlükten asla ayrılmadık!”
Allah yolunda… Bizim Allah’ımız var…
Peygamber, İslam, dinimiz!..
Örtünün aziz bacılarım…
Hepinizden en az üç çocuk beklerim…
Bas gaza!
Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız, müminler askerimiz…
Bastır!.. Ananı al da git!..”

* * *
“Halkım bizi seçti. Milletimin desteği arkamızda. Yesek de yemesek de bir şey değişmez. Muhalefet çatlasın da patlasın.
Kimin yollu kimin yolsuz olduğuna milletim karar verir.
Karşımıza yine çeteler çıktı.
Hesabını fena sorarım.
Bize karşı kirli operasyon var.
Polisteki bir örgüt bize karşı operasyon yapmıştır. Hükümetimize meydan okuyan bu çeteyi bitireceğiz…
Ne savcı dinlerim ne polis, tamamını kızağa çekerim, topunu birden mahvederim…
İşi Gezi olaylarında başlattılar, şimdi yeni bir adım attılar.
Bunlar çetedir çete, devlet içinde devlet olmuşlar…”

* * *
Sevgili okuyucularım, Türkiye’de yaşanan şu olayların binde biri başka bir ülkede olsa halk sokaklara dökülür, protesto gösterileri yapılır…
Aynı durum ülkemizde olsa sultanımız, padişahımız efendimiz başta olmak üzere hükümet
istifa eder.
Nasıl olsa Çankaya’da kendi adamları oturuyor. İstifa dilekçesini verdikten sonra yeni hükümeti kurma görevini yine kendisine verir, olur biter! Hadise bu kadar basittir.
Ama asla… Bizimki istifa etmez.
Karizması çizilir, ringde kroke duruma düşmüş boksör gibi iplere yaslanır. Ayakta duracak hali kalmamıştır ama nutuk atmaya devam eder…
Nasıl olsa milleti arkasında!..
Nasıl olsa onun Allah’ı var, başkalarının yok!
* * *
Tantananın büyüğü “Bizim haberimiz olmadan nasıl operasyon başlatırsınız” olayından kaynaklanıyor.
Varsayalım savcılık ve polis, operasyonları önceden Tayyip’e haber vermişti:
“Efendim kusura bakmayın ama sizin bakan oğulları, belediye başkanı ve Halkbank genel müdüründen elde ettiğimiz bazı ciddi duyumlar var. Operasyon başlatmak üzereyiz…”
Tayyip buna izin verir miydi?
Vermezdi. Vermediği gibi, gözaltına alınacak olanları uyarıp önlem almalarını isterdi.
Şimdi aksini iddia ediyor olabilir.
O halde kendisine şu soruyu sormak gerekir:
“İzin vereceğine ve bu operasyonu adamlarından hiçbirine sızdırmayacağın konusunda Allah’ın üzerine, Kur’an üzerine yemin eder misin?”
Böyle bir yemini elbette edemez. Ederse çarpılacağını bilir!
Dikkat ediniz, şimdi bütün kozlarını“Çeteler bize haber vermeden operasyon başlattı” tezi üzerinde oynuyor. “Çete” olarak tanımladıkları ise devletin polisleri, savcıları, hakimleri.
Hani o Ergenekon ve Balyoz davalarında, Gezi olaylarında göklere çıkardığı, öve öve bitiremediği polisler, savcılar ve hakimler!
İçinden mutlaka diyor ki “Onlar Fethullah tayfasıdır, başımıza bu çorabı onlar ördü!..”
O halde kendisine sorarız:
“Bizden ne istediniz de vermedik” diyen kimdi?
* * *
Gönderen okuyucum Duran Kaya’ya teşekkür ediyor ve yazıyı rahmetli ozanımız Orhon Murat Arıburun’un, ülkemizin bu utanç verici durumuna cuk diye oturan dizeleriyle bitiriyorum:
İki cambaz bir ipte oynamaz
Bir ipte bir sürü cambaz
Hilebaz, madrabaz, kumarbaz
İki cambaz bir ipte oynamaz
Bir ipte bir sürü cambaz
Ateşbaz, işvebaz, hokkabaz
İp niye kopmaz!
Kopacak, az kaldı… Gün gelecek bu pislikler bitecek, bu saadet zinciri kırılacak.


SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.