Emin Çölaşan: Fethullah bunları korkutunca!..

Emin Çölaşan-2YAZARLAR-Sevgili okuyucularım, Fethullah ekibi ile Tayyip tayfası arasındaki dershane kavgası bitti gibi. Biteceği de belliydi.
Aynı yolun yolcusu olan, Türkiye Cumhuriyeti’ni din kurallarıyla yönetmeye kalkışan, devleti ve ülkeyi bu yolla ele geçirmek için çaba harcayan iki grubun kavgasının daha fazla sürmesi mümkün değildi.
Her iki tarafın da çıkar ve korkuları, o göstermelik kavganın bitmesini gerektiriyordu.
Burada çıkan 22 Kasım 2013 tarihli yazımın başlığı “Dershanelerde Kayıkçı Kavgası” idi. Mürekkebi henüz kurumayan o yazımda aynen şöyle demiştim:
“Şu anda göstermelik bir kavganın içindeler. Bunun adına halk dilinde ‘Kayıkçı kavgası’ denir.
Eskiden Haliç’te karşı kıyıya yolcu taşıyan kayıkçılar müşteri kapmak için kapışırdı. Ancak bu kavga uzun sürmezdi çünkü kayıkların devrilme tehlikesi vardı. Başlar ve hemen biterdi.
Şimdi Tayyip’le Fethullah arasında süregelen kavga işte bu kayıkçı kavgasıdır ve kısa süre sonra bitmeye mahkumdur…
Çünkü iki tarafın da çıkarları bunu gerektirmektedir.
Tayyip önümüzdeki yerel seçimler yaklaşırken, kendi oy deposu olan Fethullah ekibini karşısına almaktan korkar. O kadar yürekli değildir…”
* * *
Bir gazetecinin, siyasetçinin veya başkalarının “Ben dememiş miydim” demesi elbette hoş bir şey değil. Ama bazı gerçeklerin de tarihe not düşmek açısından bilinmesinde yarar var.
Evet, iki kesim arasında dershaneler yüzünden patlayan kayıkçı kavgası şimdilik bitmiş gibi görünüyor.
İki taraf da, yukarıdaki yazımda sözünü ettiğim gibi kayıklarının devrilme tehlikesini göze alamazdı.
Ancak açık söylemek gerekirse, göstermelik kavgayı Fethullah ekibi kazandı.
Herhalde dikkatinizden kaçmamıştır, belgelerin fışkırdığı bu süreçte Tayyip ağzını bile açamadı. Danışmanlarını, bakanlarını, milletvekillerini konuşturdu ama kendisi sütre gerisine çekildi.
Demek ki kalıbının adamı değilmiş.
* * *
Neden böyle yaptı, neden korktu, her gün her konuda ahkam kesen Tayyip hangi gerekçeyle ortalıktan kayboldu?..
Çünkü Fethullah ekibi aba altından sopa göstermeye başlamıştı.
Devletin en gizli belgelerini, Milli Güvenlik Kurulu kararlarını medyaya servis ettiler.
İrtica ve Fethullah’la mücadeleyi öngören o kararların altında Tayyip-Abdullah ikilisinin de imzaları vardı.
Hükümet kesimi önce yalan söyledi:
“Sözü edilen o MGK kararları yok hükmündedir. Hiçbir zaman uygulanmamıştır!”
Ancak Fethullah ekibinde başka devlet belgeleri de vardı. Hemen onları piyasaya sürdüler ve kararların uygulandığını kanıtladılar.
* * *
Medyaya servis edilen sadece Milli Güvenlik Kurulu kararları ve sonrasında yapılan gizli devlet yazışmaları değildi.
Bazı çok ama çok önemli kişilerin en yakınlarını yatakta gösteren belden aşağı kasetler de piyasaya sürüldü.
O kasetlerin ilki, postayla -her nedense- bana gönderildi.
Kasete burada çok kısaca değindim, olayın nerede geçtiğini, kadının ve erkeğin isimleriyle birlikte telefon numaralarını da herkesten gizledim, hiçbir ayrıntıya girmedim…
Ötesi benim gazetecilik anlayışıma sığmazdı…
Çünkü kasette bütün bu ayrıntılar vardı.
Ayrıntıları gizlerken çok sayıda eleştiri aldığımı da itiraf etmeliyim.
Bazı AKP‘liler “Erkeksen kaseti açıklarsın” derken, bazıları “Palavra atıyorsun, elinde kaset maset yok” diyor, büyük bir kesim ise “Lütfen, kaseti ve isimleri açıklayın” diye ısrar ediyordu.
Bazı karanlık tipler ise telefon edip “Emin Bey kaseti size kimler gönderdi, ne zaman geldi” diye ağız arıyordu!
* * *
Peki ama bu dershane kavgası, başka bir deyişle kayıkçı kavgası -şimdilik bile olsa- niçin sona erdi?..
Çünkü o aslan parçası (!) Tayyip, Fethullah ekibinin gücünden korktu.
Onların belli konulardaki gücünü elbette biliyordu da, belgelerin ve kasetlerin birileri tarafından böylesine örgütlü ve planlı bir biçimde, birbiri ardına kamuoyuna servis edileceğini hiç düşünmemişti.
Hükümet dershaneler konusunda geri adım attı, bu doğrultuda Bakanlar Kurulu kararı çıkardı ve Fethullah ekibini bu yolla yatıştırmak istedi.
“Şeyini şey ettiğimin şeyi” Bülent Arınç, bu konuda alınan Bakanlar Kurulu kararını pazartesi günü kamuoyuna hadisler, fitne muhabbeti, Sahih-i Buhari, Ebu Huyeyre vesairelerle açıkladı.
Sanki camide vaaz veriyor, hutbe okuyordu!
İzlerken “Bu şahıs açıklamayı Türkiye Cumhuriyeti hükümeti adına değil, herhalde Suudi Arabistan Kralı adına yapıyor” diye düşündüm.
Evet, bizim kayıkçılar bu kavgayı daha fazla sürdüremezdi. Küreklerini aldılar ve herkes kendi kayığına döndü.
Sonrasını hep birlikte göreceğiz.
Kendi adıma söylüyorum… Devam etmesini dilerim ki, biraz daha neşemizi bulalım.
* * *
Sevgili okuyucularım, bu kavga bizlere Türkiye’deki eğitim sisteminin rezaletini ve dershane gerçeğini bir kez daha gösterdi.
Dershanelerin nasıl bir kazanç kapısına, öğrenciler ve ailelerin sırtından nasıl bir vurguna dönüşmüş olduğunu görmüş olduk.
Ülkede öyle bir eğitim sistemi kurmuşlar ki, emme basma tulumba gibi çalışıyor. Dershaneye gitmeyen, ya da gidemeyen öğrencinin herhangi bir aşamada sınav kazanması, ya da üniversiteye girmesi asla mümkün değil.
Bırakın üniversiteyi bir yana, tıp fakültesini bitirip doktor olmuşsunuz, uzmanlık sınavı için yine dershane kapılarını aşındırmak zorundasınız.
Devlet memuru olmak istiyorsunuz, KPSS sınavı için yine dershane!..
Ehliyet alacaksınız, haydi dershaneye!..
Tam 11 yıldan bu yana iktidar olanların aklına bu çarpıklığı düzeltmek, eğitim sistemini
yeniden düzenlemek hiç gelmiyor.
(Pardon, bir konuda geliyor!.. Okulları din eğitimine dönüştürmek, imam yetiştirmek ve Atatürk’ü yok saymak!)
* * *
Türkiye’nin dört bir yanı dershane! Türkiye’nin en büyük sektörlerinden biri. Zengin fakir her aile, çocuğunu oralara göndermek zorunda ve eli mahkum.
Fethullah ekibi uyanıklık etmiş, dershane sektörünün büyük bölümünü ele geçirmiş. Buralardan hem çok büyük para kazanıyorlar, hem de genç çocukları kendi siyasi amaçlarına göre devşiriyorlar.
Sonrasında bunlar düşünmeye başladılar: “Eğitimi nasıl ele geçirdiysek, devleti de geçiririz.”
Büyük ölçüde başardılar da… Özellikle yargıyı ve polisi ele geçirip güçlerine güç kattılar. Bu süreçte dershanelerde uzun yıllardır eğitip yetiştirdikleri kadroları kullandılar.
Tayyip‘le aralarındaki ipler işte o zaman koptu. Tayyip‘in jetonu ancak o zaman düştü:
“Boynuz kulağı geçti, elimizle büyüttüklerimiz bize karşı çıkmaya başladı. Devlet içinde devlet oldular…”
Bu süreçte Fethullah ekibinin iki avantajı vardı:
Hem dershanelerden büyük para kazanıyor, hem de öğrencileri devşiriyorlardı. Silah bir gün AKP’ye dönebilirdi.
İşte bu yüzden dershanelere el attılar, ancak belgeler ve kasetler fışkırınca geriye çekilmek zorunda kaldılar.
Aralarında çıkan kayıkçı kavgası, Türkiye’nin hangi kafaların elinde olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Tek yararı budur. Yoksa dershaneler konusunda değişen bir şey olmadı ve olmayacak.
Eski hamam eski tas, tellaklar bile değişmeyecek!

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.