Emin Çölaşan: “Montajlar (!)” sürüp gidiyor

Emin Çölaşan-2Sevgili okuyucularım, gün geçmiyor ki piyasaya bunların yeni kasetleri sürülmesin. “Haramzadeler” ve “Başçalan” isimli sitelerde her gün yeni kasetler yayınlanıyor.
Bunları dinleyince insan Türkiye’yi yönetenler adına utanıyor.
Pazarlıklar, para dümenleri, “Babacım-oğlum” muhabbetleri, boşaltılan kasalar, yaptırılan villalar, arazi yağmaları, devletin ve milletin eşe dosta peşkeş çekilen paraları…
İnanılır gibi değil.
İşin ilginç yanı, bizim yandaş-yalaka medya bu kasetleri görmüyor, duymazdan geliyor.
Yahu kardeşim, bir ülke başka nasıl soyulur?
Bu kayıtlar soygunu-vurgunu göstermeye ve kanıtlamaya yetmiyor mu?
* * *
Tayyip bu kasetlerden sadece birini yalanladı ve “Montaj” olduğunu iddia etti. Ama şimdi, ötekileri dinledikten sonra onu bile söylemesi mümkün olmuyor.
Artık “Bunlar montajdır” diyemiyor.
Bu kasetlerin tamamı değil sadece binde biri başka bir ülkede yayınlanmış olsaydı kıyametler kopar, o konuşmaları yapan başbakan o görevde bir gün olsa duramazdı.
Ne olurdu?
Savcılar harekete geçip kasetleri araştırır, ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulunur, fezleke düzenleyip dava açardı.
Maliye Bakanlığı derhal emir verip MASAK’ı (Mali Suçları Araştırma Kurulu) devreye sokar, başbakan ve yakınlarının servetlerini araştırırdı.
Bilal’in vakfının o muazzam paralara nasıl sahip olduğunu inceletip rapora bağlatırdı. Kimin hangi neden ve hangi yolla ne kadar verdiği birkaç gün içerisinde ortaya çıkarılırdı.
Cumhurbaşkanı olaya el koyar, emrindeki Devlet Denetleme Kurulu’na görev verip hadiseyi araştırmasını isterdi.
Meclis durumdan vazife çıkarıp olayın üzerine giderdi.
Bu aşamada en çok merak ettiğim husus şu:
Meclis’teki AKP milletvekilleri arasında mutlaka düzgün insanlar da olması gerekir. Şu olan biten karşısında bunların vicdanı hiç mi sızlamıyor?
Şunu iyi bilsinler, Tayyip her zaman herkese yaptığını seçim günü gelince onlara da yapacak.
Şimdi sularını emiyor, günü gelince hepsinin posasını çöpe atacak.
Sorsunlar eski milletvekillerine…
İşi düştüğünde onların peşinden “Abicim” diye koşan, onlara kol saati armağan eden Tayyip hepsini harcamadı mı?
Hemen hepsini liste dışı bıraktı, şimdi yüzlerine bile bakmıyor.
* * *
Şu rezillik ve kepazelik ortamında bir de Türkiye’de olanlara, daha doğrusu olmayanlara bakınız!
Bay Abdullah Gül dahil hiç kimseden, hiçbir kurumdan tık yok!
Yargı zaten iktidarın emrine girmiş, hangi babayiğit savcı soruşturma başlatır? Buna hem izin vermezler, hem de kazara başlatma girişiminde bulunsa ertesi gün soluğu Hakkari’nin ilçelerinde alır.
Yargının iktidarın emrine sokulmuş olmasının yararları işte bunlardır!
Öyle olmasaydı bakan çocukları ile İranlı Reza anında tahliye edilir miydi!
Ortaya bunca olay, bunca kasetler, acayip vurgunlar çıkmış. Maliye Bakanlığı bu işin üzerine gitmez mi? Elbette gidemez çünkü orası da Tayyip’in yan kuruluşu.
* * *
Peki ama bütün bunları Çankaya’dan izlemekte olan şahıs ne yapıyor? O makama seçildiğinde namusu ve şerefi üzerine yemin etmişti:
Anayasa ilkelerine ve hukukun üstünlüğüne güya uyacak, görevini güya tarafsızlıkla yerine getirecekti!
Maşallah, namus ve şeref yemini işte bu kadarmış.
Demek ki ettiği o yeminin kapsama alanında olanları görmezden gelmek de varmış!
Beyefendi, çağır şu Adalet Bakanı’nı yanına da, ona sor bakalım:
“Yaaa kardeşim, bunlar nasıl tahliye edildi? Mahkemenin asıl hakimi nasıl izne çıkarıldı, onun yerine geçici olarak getirilen hakim tahliye kararlarını anında nasıl verdi?”
Bakan Bey sana mutlaka diyecektir ki “Efendim biliyorsunuz, bizim yargı bağımsızdır. Vallaha ben emir vermedim. Hakim öyle takdir etmiş!..”
Çankaya’da oturmakta olan şahıs o zaman demeli ki:
“Bak kardeşim, ben namusum ve şerefim üzerine tarafsızlık yemini ettim. O halde söyle bana, Ergenekon davasında aradan tam yedi ay geçti ve gerekçeli karar henüz yok. Zamanında benim imzamla göreve getirilen komutanlar bile tutuklu. Bu nasıl iştir? Vurguncu ve rüşvetçi olduğu iddia edilenler iki ay sonra salınıyor ama başkaları yıllardır içeride tutuluyor. Bunun nasıl bir adalet olduğunu anlat bana!”
Bu yazdıklarım hep iyi niyetli beklentiler.
Böyle bir şey elbette olamaz…
Çünkü devlet gücünü ellerine topluca geçirmişler ve bildikleri gibi at oynatıyorlar.
Zannediyorlar ki hiçbir zaman düşmeyecekler ve kendilerinden hesap soran asla olmayacak.
Göreceğiz bakalım.
Şunu herkes iyi bilsin. Bu gidiş iyi gidiş değil. Bu işin şakası yok.
Burası Türkiye, yarın ne olacağını hiç kimse bilemez.
Bu işler öyle “Kasetler montaj” demekle geçiştirilecek kadar basit değil.
Haydi diyelim ki üç beş tanesini montajlamışlar.
Bugüne kadar piyasaya en az 100 kaset, belki de daha fazlası sürüldü.
Acaba onlar da mı montaj!
Tayyip’ten de tık yok! Herhalde kasetlerin doğru olduğunu artık o da anladı.
* * *
Sevgili okuyucularım, kaset furyasının devam edeceği anlaşılıyor. Devleti elinde bulunduranlar ne yazık ki kriptolu telefonlarının bile dinlenmesine engel olamamışlar.
Bu iş öyle “Paralel yapı yaptı, cemaat yaptı” diye geçiştirilemez.
Tayyip ve iktidarı, demek ki ulusal güvenlik sorunu yaratıp en gizli konuları başkalarına dinletmişler.
Demek ki sadece “Babacım-oğlum, paracıkları doldur-boşalt” konuşmaları değil, Türkiye’nin ulusal güvenliği ile ilgili konuşmalar bile dinlenmiş durumda.
Bildiğim kadarıyla bu konuşmaları yayınlayan iki site var:
Başçalan ve Haramzadeler.
Bence onlar piyasaya her gün bol kepçe kaset sürerek yanlış yapıyorlar.
Bunu yapmakla ortalama insan beyninin algılama ve öğrenme dozunu biraz aşmış oldular gibime geliyor.
Ben onların yerinde olsam bu sayıyı günlük olarak azaltırım.
Örneğin günde iki kaset yayınlansa herkes dinleyip okur ve herkesin aklında kalır.
Önümüzde seçime 26 gün kaldı.
Tahmin ediyorum ki, şu anda ellerinde olup da beklettikleri, seçim gününden hemen önce piyasaya sürecekleri bomba kasetler vardır.
Doğrusu onların ne olacağını çok merak ediyorum.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.