Emin Çölaşan: Pazartesi vaazları

Emin Çölaşan-2YAZARLAR-“Ey muhterem cemaat, bir Hadis-i Şerif çok önemlidir ve ben buna çok büyük önem veririm.
Ebu Huyeyre’den rivayet edildiğine göre Resulallah Aleyhisselatüvesselam şöyle bir hikmet buyurmuş:
Yakında büyük fitneler olacak. O fitnelerde yerinde oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler de koşanlardan daha hayırlı olacaktır.
Kim o fitne içinde bulunmuşsa ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, bir sığınacak mekan bulursa ona sığınsın.
Sahih-i Buhari’de böyle zikrediliyor.
Şimdi tam bir fitne zamanıdır.
Bu fitneyi çıkaranlar ve büyütmek isteyenler, bu ateşin içinden büyük zararlı sonuçlar çıkarmaya çalışanlar için inançları olduğuna emin olduğumdan, böyle bir Hadis-i Şerif’i okumak istedim.
Peygamberimizin başka bir hadisi daha var.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor ki, fitne çıktığı zaman ayaktaysanız oturacaksınız. Yürüyorsanız ayakta duracaksınız.
Koşuyorsanız yürüyeceksiniz.
Bu sözlerim kime?
Önce kendimize kabul edelim. Yani asla bir fitnenin unsuru olmak istemeyiz.
Böyle bir şeyi kabul etmemiz de mümkün değil ama her gün televizyonlarından, gazetelerinden, kalemlerinden hükümeti hedef tahtasına oturtarak küçücük bir meseleyi cihanşümul (bütün dünyayı ilgilendiren) bir mesele haline getirerek güzel insanların arasını açmaya çalışan, birbirlerini Allah rızası için sevenlerin arasına fitne koymaya gayret edenlere buradan istirham ediyorum.
Fitnenin aleti olmayalım. Ne biz, ne de siz.
Bundan sonra yazacaklarınız söyleyecekleriniz bu ateşi büyütmeye yaramasın. Bu ateşin söndürülmesi için herkes elindeki bir bardak suyu döküversin.
Sözümün nereye gittiğini herkes çok iyi bilir.
Şu ana kadar yapılan yayınlara baktığım zaman okumakta ve dinlemekte zorlanıyorum. Bu yazdıkları çizdikleri yetmiyormuş gibi başka yerlerden taa on yıl öncesine ait birtakım şeyleri çıkarmak suretiyle ‘Haa, aslında bunlar da vardı’ diyerek daha heybelerimizi açmadık deve yükü şunlar da var demenin fitneyi büyütmeden fazla faydası yoktur.
Büyüklerimiz bu işi bizden çok daha iyi bilirler ey muhterem cemaat…”
* * *
Sevgili okuyucularım, yukarıda okuduğunuz şu sözler, ilk ve son cümledeki “Ey muhterem cemaat” sözcükleri dışında hangi din adamına ait olabilir?
Bu vaaz hangi camide, hangi din adamı tarafından verilmiş olabilir?
Bilmediğinizi söylüyorsanız, o takdirde size bir seçenek daha sunayım:
Acaba Pazartesi günkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra hükümet sözcüsü, “Şeyini şey ettiğimin şeyi” Bülent Arınç tarafından söylenmiş olabilir mi?
Sakın ola ki bana “Ayıptır yaa kardeşim, bu kadar da saçmalama. Burası Suudi Arabistan mı, Taliban hükümeti mi, yoksa El Kaide’nin merkezi mi” demeyin.
Evet, bu sözlerin sahibi olan şahıs vaaz vermiyordu. Bunları aynen pazartesi günkü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında medyanın önünde söyledi.
Kafanızda en ufak bir kuşku kalmasın diye kendisinin bu sözlerini hükümetin düdüğü olan Anadolu Ajansı haberinden aynen aldım.
(Sözlerindeki Türkçe hataları kendisine aittir!)
O sırada vaaz vermiyor, hutbe okumuyor, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (!) adına açıklama yapıyordu!
Fitneler, hadisler, Sahih-i Buhari falan filan…
* * *
Peki bu şahıs bunları niye döktürüyor!.. Amaç belli. Fethullah ekibine çağrıda bulunuyor…
“Gelin kardeşlerim barışalım, aramıza giren fitneyi ortadan kaldıralım” diyor. Sonra da ekliyor:
“Ben bunu Hükümet Sözcüsü sıfatıyla yapmamış olayım. Bu, Bülent Arınç olarak benim duyduğum ıstırabın karşısında söylemek istediğim bir konudur.”
Fitneyi büyütmeyelim (!) diye Fethullah ekibine yalvarıp yakarıyor ve sonrasında “Büyüklerimiz bu işi bizden çok daha iyi bilirler” diyor.
“Büyüklerimiz” dediği, Fethullah!
Hani ABD gezisinde hükümetin bir bakanı olarak ziyaretine gidip elini öptüğü şahıs.
Şimdi bu sözleriyle ondan özür diliyor, anlayış göstermesini istiyor.
“Biz sizi üzmeyecek bir çözüm buluruz, yeter ki bizi bağışlayın” demeye getiriyor.
İsmini vermeden Fethullah büyüğüne çağrıda bulunuyor.
* * *
Bu vaazı bence gazetecilerin önünde durup dururken vermiyor. Bu hutbesini durup dururken okumuyor.
Çok büyük olasılıkla, toplantı devam ederken içeride Tayyip’in onayını aldı. Neler söyleyeceğini ikisi birlikte karara bağladılar…
Çünkü işin son derece ciddi olduğunu, Fethullah ekibinin bu dershane kavgasında ödün vermeyeceğini, geri adım atmaya hiç niyeti olmadığını gördüler.
Onların elinde daha nice çok ciddi, gün yüzü görmemiş bilgi ve belgeler olduğunu da böylece anlamış oldular.
Milli Güvenlik Kurulu belgeleri, belden aşağı kasetler piyasaya boşuna sürülmeye başlanmadı.
Şimdi dikkat ediniz -tahminimi söylüyorum- yeni belgeler ve yeni belden aşağı kasetlerin ortalığa saçılması bir süre ertelenecek.
Pazarlık kesilip aralarında tam bir uzlaşma sağlanmazsa, sızdırma süreci yeniden başlayacak.
Fethullah ekibi, medyaya yapmaya başladığı servislerle hükümeti korkuttu.
Bundan sonra güç onların elinde. Pazarlıkta kuvvetli olan onlar.
* * *
Peki ama “Şeyini şey ettiğimin şeyi” Bülent’in ağzından duyduğumuz bu vaazın dershane kavgasıyla ne ilgisi var?
Dershane kavgasının temelinde para ve çok büyük rant yatıyor.
O paranın, o rantın içine sen Allah’ı, peygamberi, hadisleri nasıl, hangi gerekçeyle sokuyorsun? Bunları yaparken hiç mi sıkılmıyorsun?
Üstelik de bunu hükümetin görüşü olarak -resmi açıklama yaparak- anlatıyorsun.
Ne günlere kaldık, nerelere düştük be!
* * *
Sevgili okuyucularım, burada bazen değinirim. Türkiye’yi yöneten üç şahıs var. Gerisi palavradır, fasa fisodur.
– Ankara’dan Tayyip.
– Amerika’dan Fethullah.
– Tayyip’in verdiği gazla İmralı’dan Apo.
Son dershane kavgasında, belgeler ve kasetler sızarken karşımızda Tayyip yoktu. Arazi oldu, ağzını bile açamadı. O her gün kürsülerde afra tafra yapan, sağa sola posta koyan Tayyip ortalıktan kayboldu gitti!
Fethullah iyi bir performans sergiledi, ekibi ve medyasıyla birlikte dershanelerini aslanlar gibi savundu, Tayyip’in kalesine goller yağdırıp savunmaya çekilip geri adım atmasına neden oldu.
Fethullah, Tayyip’i susturan adam unvanını hak etti!
Fakat bu kavgada Apo’nun sesini hiç duymadık! İmralı’da krallar gibi ağırlanırken acaba nezle mi oldu, ikram edilen özel kebaplardan midesi mi bozuldu, ne oldu!
Türkiye’yi yöneten üç şahıstan ikisi görevini sürdürüyor, Apo’nun sesi soluğu çıkmıyor.
Vallaha bunların kavgası yüzünden Apo’yu bile özler olduk!
Konuş Apo, sen de konuş canım!

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.