Sevgili okuyucularım, Suriye sınırına yakın bölgelerde oluşan rezaleti hep birlikte ve utanarak izlemekteyiz.
Bir hükümet düşünün ki, silah ve cephane yükleyip Suriye’ye gönderdiği TIR’lar “Gelen bir ihbar üzerine” birbiri ardına enseleniyor. Bu nasıl iştir yaa!..
Hemen söyleyeyim, enselenenler, bugüne kadar gönderilenlerin yanında devede kulak kalır. Bugüne kadar yüzlerce TIR dolusu silah ve cephaneyi, bombaları Suriye’ye -insanlar birbirini daha çok öldürsün- diye gönderdiler.
Onlar hedefe sağ salim ulaştı, Esad’ı devirmek için vuruşup Suriye’yi harabeye çeviren, on binlerce insanı öldüren, ölmeyenleri sefil ve perişan duruma düşüren İslamcı terör örgütlerine teslim edildi.
O şeriatçı örgütlerin arkasında özellikle Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan var. İthal malı teröristleri piyasaya sürüp insanları mahveden, teröre destek veren üç ülke işte bunlar.
Şimdi Tayyip çıksın ortaya ve bu gerçekleri inkar etsin!
O zaman sorulur kendisine “MİT’in yakalanan TIR’ları neydi?” diye ve o sorunun altından kalkamaz.
Süngüsü biraz daha düşer.
* * *
Efendim, bu TIR’larla Suriye’ye “İnsani yardım” gönderiliyormuş! Yalana bakın siz.
İnsani yardım çadır, battaniye, gıda ve ilaçtır.
Madem insani yardım gönderiyorsun, o halde TIR’ları niçin aratmıyorsun?
Arama emri veren savcıları niçin görevden alıyorsun? Aramaya savcıların emriyle katılan polisleri niçin başka yerlere sürgün ediyorsun? Jandarmaya niçin posta koyuyorsun?
Başka bir konuya değinelim… MİT, devletin istihbarat kuruluşudur. Yasası bellidir, devletin ve ülkenin güvenliğini ilgilendiren konularda içeride ve dışarıda istihbarat toplar. Örtülü operasyonlar da yapabilir.
Ama yasanın hiçbir yerinde “MİT’in görevi yurt dışında karışıklık çıkarmak, gerekirse silah gönderip insanları öldürtmektir” diye bir hüküm yoktur.
* * *
Bir şeyi anlarım. Varsayalım Suriye Türkiye’ye karşı düşmanlık sergilemekte, ülkemizde olay çıkarmakta, insanları öldürtmektedir.
İşte o zaman her türlü önlemi almak Türkiye’nin görevi olur.
1998 yılını anımsayın. O günkü Suriye’de Beşar Esad yoktu ve Apo’yu besleyen Suriye, bize karşı açık düşman durumundaydı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş günün birinde Suriye sınırına gidip konuşma yaptı:
“Bu düşmanlık derhal bitmediği takdirde, Türk Ordusu gerekeni yapacaktır.”
Aynı sözleri Cumhurbaşkanı Demirel Meclis kürsüsünde söyledi…
Ve Suriye korktu, Apo’yu sınır dışı etmek zorunda kaldı.
Bütün o aşamalarda devletimizin arkasında durduk.
Savunma planları hazırdı. Suriye denizden kuşatma altına alınacak, ordumuz kuzeyden girecekti.
Bunlar olurken hükümete bütün gücümüzle destek verecektik çünkü Türkiye haklıydı.
Peki bugün Suriye’den herhangi bir düşmanlık, düşmanlığı da bırakın bir yana, kötülük veya olumsuzluk gördük mü?
Bir tehdit geldi mi? Suriye bizim ulusal çıkarlarımıza aykırı bir davranışta bulundu mu?
Hayır!
* * *
O halde bizler Türk Milleti olarak bu diktatörün ve iktidarının komplekslerine alet olmak zorunda mıyız?
Bizim paralarımızla silah ve cephane alıp Suriye’ye sevk ediyorlar. Bunlar orada üslenen şeriatçı örgütlere gidiyor.
Ne uğruna?
Tayyip’in, Esad’ı devirmek için Amerika’ya söz vermiş olması uğruna!
21. yüzyılda böyle bir kepazelik ve utanmazlık olamaz.
Türkiye Cumhuriyeti, şeriatçı örgütlerin çıkarlarına alet edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti Tayyip iktidarının oyuncağı değildir…
Üstelik bunlar beceriksiz!.. Kendi silah dolu TIR’larını bile sınırdan geçirmeyi beceremiyor!
İşin ilginç bir boyutu daha var. İhbar üzerine enselenen TIR’lar ve bunların yükü hakkında herhangi bir şey yazmak yasaklandı!
Bu konuda mahkemeden karar çıkardılar!
* * *
Peki bunca olay olurken, Tayyip bu konuda ne diyor? Her konuya maydanoz olmayı bildiğinden, bu konuda da mutlaka diyecekleri olmalıdır! İşte Brüksel’e giderken söyledikleri:
“Savcı benim iznim ve Adalet Bakanlığı’nın haberi olmadan böyle bir müdahalede bulunamaz. (TIR’ları arama kararı alamaz.) MİT’in ne getirip götürdüğüne bakamaz. Bu, paralel yapılanmanın diğer bir versiyonudur. (Savcıyı ve polisleri Fethullah ekibinden olmakla suçluyor.) Kısa bir zaman önce atılan adımın devamıdır. (17 Aralık operasyonlarının devamıdır.) Ne yazık ki burada jandarmamız da kullanılmıştır. Burada gerek bu savcıyla, gerekse jandarmayla ilgili hukuki süreç başlatılmıştır. Gereği yapılacaktır. Kendi istihbarat teşkilatını dünyaya bu şekilde lanse edenlerin vatanseverliğinden şüphe ederim!”
Kafaya bak kafaya!
Kendisi vatansever, onun gibi düşünmeyenler hain!
Aziz Yıldırım’dan korkuyor
Malum şahıs tutturdu bir “Paralel devlet”, bıktırırcasına konuşuyor. Kuraklık var paralel devlet, trafik kazası oldu paralel devlet!.. Yargıda ve her yerde kendi elleri ve imzalarıyla göreve getirdiklerini şimdi suçluyor.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım için Yargıtay tarafından verilen onama kararını bile aynı doğrultuda -kendi küçük çapında- eleştirmeye kalkıştı:
“Seçim öncesinde niçin böyle bir karar açıklanır? Zamanlaması itibariyle anlamlı buluyorum. Yargıdaki paralel yapı (Fethullah ekibi) şike davasında çok ince hesaplar yaparak adımlar attı. Bu kararın seçim öncesinde açıklanması zihinleri bulandırmaktan başka bir şey değildir.”
* * *
Aziz Yıldırım şike olayından yargılandı, hapis cezası aldı. Şimdi Yargıtay’ın bu kararı onamasından sonra yeniden cezaevine girmesi gerekecek.
Karar doğrudur veya yanlıştır, haklıdır veya haksızdır, bilmediğim bir konunun tartışmasına girecek değilim.
Tayyip şimdi bu karar sonrasında Yargıtay’ı suçluyor, yine “Paralel devlet” numarasına sarılıyor.
Niçin?..
Çünkü Aziz Yıldırım da dün söyledi, Fenerbahçe Atatürkçü bir camiadır.
Aynen Galatasaray ve Beşiktaş gibi.
Fenerbahçe taraftarı her maçta hükümeti topluca protesto ediyor…
“Her yer Taksim, her yer direniş… Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk…”
Tayyip, Aziz Yıldırım kararından sonra olayların büyümesinden korkuyor.
Taraftarın protestoları giderek şiddetlenir ve hele sokaklara dökülürse…
İşte bu yüzden korkuya kapıldı, ayağındaki topu taca atmaya çalışıyor!
“Abicim valla Yargıtay’a o kararı aldıran biz değiliz, paralel devlet olan Fethullah tayfasıdır!”
Allah korusun, yakında bir deprem, ya da başka bir doğal afet olduğu takdirde yine aynı ağızla konuşacak:
“Sorumlusu paralel devlettir!”
Hey gidi Türkiye Cumhuriyeti, hangi kafaların elinde kalmışsın sen!
Yuh.
SÖZCÜ