Sevgili okuyucularım, bir başbakan düşünün ki, topluma sürekli olarak koskoca yalanlar söylemekte, aynı yalanları hiç sıkılmadan tekrar etmektedir.
Şimdi size en son olaydan söz edeceğim.
Çeşitli zamanlarda gerek Türkiye ve gerekse yurt dışında çıktığı kürsülerde avaz avaz bağırarak hep aynı şeyi söylüyor. Geçen yıl kapalı salon toplantısında Viyana’da Türklere ve yabancılara hitap ediyordu:
“Çok enteresan, büyük geçinen köşe yazarlarından biri köşesinde ne yazmıştı biliyor musunuz? Paradan altı sıfır atılırsa Taksim meydanında eşek gibi anırırım demişti. Siz onun kim olduğunu bilirsiniz! Bunlar hiçbir zaman sözlerinin eri olmadıkları için oraya çıkıp tabii ki anırmadı. Ama şu an köşesinde görevini ifa ediyor. (Anırıyor).”
Adamın düzeyine bakar mısınız!
Aynı sözleri başka yerlerde tekrarladı, son olarak önceki gün Niğde mitinginde konuştu:
“Şu anda köşe yazarlığı devam eden bir zat, altı sıfır atılırsa enflasyon patlar dedi. Ben Taksim meydanında eşek gibi anırırım dedi. Bekliyorum, hala anıracak.”
* * *
“Anırtmak (!)” istediği köşe yazarı benim! Çok uzun yıllar önce bir yazı yazmış ve paradan altı sıfır atılmasının mümkün olmayacağını savunmuştum. İddialı bir yazıydı ve ben yanılmış oldum.
Ancak yazımda anırmak, ya da buna benzer herhangi bir sözcük yoktu.
Bu şahıs şimdi kafasını bu yalana takmış, her yerde -hem de isim veremeden- bozuk plak gibi aynı sözleri tekrarlıyor.
İşin daha da acı yanı, söylediğinin yalan olduğunu bildiği için isim veremiyor ve “Bunu yazan Emin Çölaşan’dır” diyemiyor.
İsim verse kendisini mahkemeye verip şakır şakır tazminat kazanacağım. Ama o yürekliliği gösteremiyor…
Çünkü ben hiçbir zaman böyle bir şey yazmadım, söylemedim, anırmaktan falan söz etmedim. Sadece ben değil, hiçbir gazeteci böyle bir şey yazmadı.
* * *
Kendisine çağrıda bulunuyorum, söylediklerini kanıtlamasını istiyorum, beyefendiden tık yok!
Topluma babayiğitlik (!) taslayan o adam arazi oluyor, yerine yalanını söyledikten sonra sütre gerisine çekilen süklüm püklüm biri geliyor.
Bütün arşivler elinde. Eğer böyle bir şey varsa, ben veya başka bir köşe yazarı paradan altı sıfır atılınca anıracağını yazmış veya söylemişse, çıkarsın ortaya adam gibi, belgesini gösterip iddianı kanıtlarsın.
* * *
Yukarıda demiştim ki “İsim verse tazminat davası açıp kazanacağım…”
Bunu boşuna söylemiyorum. Cemaatle araları geçmişte pek iyi idi, birbirlerine çalışırlardı. Tayyip iki ayrı mitinginde aynı sözlerle -yine isim vermeden- aynı masalı okumuş, Zaman gazetesi ise ayrı tarihlerde yayınladığı iki haberinde onun sözlerini verdikten sonra şöyle bir parantez açmıştı:
“Başbakan’ın bu sözleriyle (Anırmakla) Emin Çölaşan’ı kast ettiği öğrenildi.”
Avukatım Serhan Özdemir bu iki haber için tazminat davası açtı ve Zaman’dan iki kez tazminat kazandık… Çünkü benim böyle bir yazım veya sözüm yoktu.
(Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi Karar 2012/ 138 ve Ankara 5 Asliye Hukuk Mahkemesi Karar 2013/ 259.)
Bir başbakan düşünün, kendisini dinleyenlere yalanlar söylüyor, onları bu yolla kandırmaya kalkışıyor. Bu ayıp anlayana yeter, eğer anlama yeteneği kaldıysa!
Varan 2: Nazlı’nın yalanları
Sevgili okuyucularım, Nazlı Ilıcak’ı herhalde tanırsınız. Hiçbir gazetede tutunamayan, oradan oraya savrulan, zamanında oğluyla birlikte gazete patronluğu bile yapan, ama üstün yetenekleri ile (!) her zaman kendisine medyada yer bulan, yaşı 70’i geçmiş, hırslı, ihtiraslı, botokslu biri.
AKP iktidarı döneminde yıllarca yandaşlık yapıp Tayyip’i vesaireyi yağladı, onlara çalıştı ve son olarak cemaat gazetesi Bugün’e geçti!
Şimdi onun son yalanlarından -kendi yazısıyla- iki örnek vereyim.
2 Mart tarihli yazısında kendi kendine ilginç sorular sormuş, yanıt veriyor:
Soru: “Deden İzmir’de düşmanla birlikte Yunan bayrağı çekti mi?”
Yanıt: “Hayır…”
Sonrasında ailesini anlatıyor falan filan…
Kendisine sorulması gereken asıl soru şudur:
“Peki senin baban herhangi bir yerde Yunan bayrağı çekti mi?”
Evet, ne yazık ki çekti.
* * *
6/7 Eylül 1955 olaylarında İstanbul ve İzmir’de azınlık evlerine ve işyerlerine saldırılar yapılmış ve her yer tahrip edilmişti. Çok acı olaylardı.
Tahrip edilen yerler arasında İzmir’deki Yunan Konsolosluğu binası da vardı.
Nazlı’nın babası Muammer Çavuşoğlu o sırada Menderes’in Bayındırlık Bakanı idi. Devlet binayı tamir ettirmiş, açılış töreni yapılıyordu.
Babası İzmir’e gitti ve konsolosluk binasındaki Yunan bayrağını göndere kendi elleriyle çekti.
Yılların siyasetçisi Osman Bölükbaşı bunu görünce “Türk Bakan’ları her şeyi yapardı ama konsolosluk kavası gibi bayrak çekeni ilk defa gördük” dedi.
Bizim Nazlı yazısında dedesinin Yunan işgalinde İzmir’de Yunan bayrağı çekmediğini söylüyor ama babasının çektiği bayrağı gizliyor.
Hazır yeri gelmişken, kendi kendine sorular sorup yanıt verirken “Dedem değil ama babam bunu yapmıştı” desene kadın!
Ayıptır yahu, insan bunu gizler mi!
* * *
Aynı yazısında okuyucularından gelen bir suçlamaya daha yer veriyor:
“Oğlun yolsuzluk yaptı.”
Sonra yanıt veriyor:
“Bu da doğru değil. Emin Çölaşan’ın bütün iftiralarından Mehmet Ali (Ilıcak) aklandı. Akşam gazetesi, kuponunu tamamlayan herkese televizyonunu verdi. Kaldı ki Mehmet Ali Akşam’ı Mehmet Emin Karamehmet’e devretmişti. Dolayısıyla sorumluluk Karamehmet’te idi.”
* * *
Bunlar ana oğul Akşam gazetesini çıkarırdı. Her okura kupon karşılığı televizyon vaat ettiler. Fakat iş yürümüyordu.
İnsanlar gazeteyi bıraksın da televizyonları kurtaralım diye Akşam’ın fiyatına sürekli zam yaptılar, on binlerce insanın haklarını çaldılar.
Gazetenin büroları önünde olaylar çıktı, protesto eylemleri yapıldı.
Ben bu vurgunu o dönemde defalarca yazdım, belgeledim. Hiçbirinden ses gelmiyordu.
Sonunda çuvalladılar, gazeteyi batırdılar, satmak zorunda kaldılar. Şimdi hiç utanmadan sorumluluğu başkasının üzerine atıyor!
Arkalarında on binlerce fakir fukara insanımızın ‘Ah’ları, bedduaları kaldı.
Şimdi çıkmış piyasaya, televizyon kanalında dedikodu yapıyor, ahkam kesiyor.
Yakın zamana kadar Tayyip’in bir numaralı yandaşı idi, şimdi birdenbire cemaatçi kesildi.
70 yaşını aştı, hayatı yel değirmeni gibi dönmekle geçti.
Şimdi yalanlarını yeni gazetesinde sürdürüyor, bu kez Tayyip’e bindiriyor.
Böylelerinden hem tiksinirim, hem de onlara acırım.
SÖZCÜ