Sevgili okuyucularım, özellikle Ergenekon davasındaki tahliyelerle birlikte kaset olayları ikinci plana düştü. Başka bir deyişle, Türkiye’nin gündemi ister istemez değişmiş oldu.
Bu tahliyeler sevindiricidir. AKP iktidarı tarafından tezgahlanan uydurma bir davada insanlara çile çektirildi, yıllarca hapis yattılar. Şimdi hak yerini buluyor.
Hepsi için sevindim ama hayatının yarısını hapislerde geçiren arkadaşım Doğu Perinçek için daha da çok sevindim.
Türk siyaseti onun çıkmasıyla yeni bir renk kazanacaktır.
Hiçbir Ergenekon sanığı duruşmalarda boyun eğmedi, ağlaşmadı. Hepsi sağlam durdu. Ortada ne darbe vardı, ne de silahlı örgüt. Bütün iddialar koskoca bir yalandan oluşuyordu.
Balyoz, Ankara ve İstanbul’daki casusluk davaları da öyleydi. Amaç Türk Ordusu’nun Atatürkçü subaylarını sindirmek ve yok etmekti. Bu davalar AKP’nin ülkemizin başına açtığı belalardır.
İktidar bu işin altında ezilmeye mahkumdu. Bunu anlayınca tahliye yasalarını çıkarmak zorunda kaldı.
* * *
Şimdi gelelim işin bir başka boyutuna. Ergenekon sanıklarına ağır hapis cezaları yağdıran özel mahkemeyi -öteki mahkemelerle birlikte- bu iktidar kurdu. Hakimler ve savcılar AKP’nin HSYK’sı tarafından özellikle seçilerek atandı.
Şimdi kapatılan İstanbul’daki 13. Ağır Ceza Mahkemesi önceki gün su koyverdi, tahliye kararı vermeyeceğini, öteki mahkemeler tarafından verilecek kararların geçersiz olduğunu, bu konuda Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduğunu falan bildirdi!
Yetkileri kaldırılan bir mahkemenin yaptığı, hukuk devletinde olacak şey değildi.
Şimdi bu olay sonrasında yandaş basın ne yaptı?
Mahkemeyi bu kararı nedeniyle güya kınıyorlardı ama başka bir gerekçeyle! Dün manşetler attılar:
“Paralel yargı (Cemaatin yargısı) meydan okuyor…”
Bunlar artık iyice zırvalamaya başladı. Şimdi tu kaka ilan ettikleri, yerin dibine batırdıkları o yargıyı, polisi vesaireyi kuran, görev veren, “Önünüze kim gelirse canına okuyun” diye emirler veren kimdi?
Elbette AKP hükümeti ve Tayyip’ti.
Ellerine geçirdikleri bütün devlet kurumlarını tepe tepe, dibine kadar kullandılar. Suyunu içtiler, şimdi cemaatle kapışınca posalarını çöpe atıyorlar.
* * *
Muhatabımız sadece devlettir. Bir yerde yanlış varsa, sorumlusu sadece devlettir.
Şimdi hiç utanmadan cemaati suçluyorlar! Varsayalım bu yargının tamamı cemaatçi idi. İyi de, onları en kritik görevlere getirip sırtlarını sıvazlayan, onları en büyük yetkilerle donatan kimdi?
Bu iktidar, bunların devleti değil miydi?
İşler istediğin gibi gittiği sürece savcı Zekeriya Öz’ün altına kendi zırhlı makam aracını vereceksin, kötüye gidiş başlayınca bütün suçları cemaatin üzerine atacaksın!
Paralel yargı imiş, o yargıyı kim kurdu!
Paralel polis imiş, o polisi kim örgütleyip kendi çıkarları doğrultusunda kullandı!
İşler tıkır tıkır yürürken, pislikler ortaya çıkmadan önce “Yaşasın cemaat…”
Kasetler piyasaya saçılıp da rezillik lağım borularını patlatınca ise “Kahrolsun cemaat…”
Sakın aklımızdan çıkarmayalım, geç kalan bu tahliyeler konusunda “Zamanlama manidar!”
Tayyipgillerin bütün amacı bu yolla gündemi değiştirip kasetlerdeki pisliği göz ardı ettirmek. Aman, tahliyeler sonrasında gündemin değişmesine izin vermeyelim, kasetleri unutmayalım ve unutturmayalım.
* * *
Berkin olayı
Gazetede masamın üzerinde duran, Gezi olaylarında kullanılmış bir gaz fişeği kapsülü var. Tüfekle atılıyor. Ağırlığı 180 gram. Brezilya’dan ithal edilmiş ve üzerinde Türkçe uyarılar var:
“Açık alanlar için gaz fişeği. Doğrudan insanların üzerine ateş etmeyiniz. Yangın tehlikesi yaratabilir. Sadece iyi eğitimli personel tarafından kullanılmalıdır. Yalnız açık alanlarda kullanılabilir. En uzak mesafeye atabilmek için 45 derecelik açı ile ateş ediniz.”
Polisler 269 gün boyunca hastanede tedavi gören, sonunda 16 kiloya düşen ve dün vefat eden 15 yaşındaki Berkin Elvan isimli çocuğu işte bu gaz fişeği ile -Gezi olayları sırasında- başından vurdular.
Doğrudan ateş edilmiş. Bu kapsülü başına yiyen bir kişi ölmeye mahkumdur.
Berkin’i vuran polis kim? Bilinmiyor, hiçbir zaman da bilinmeyecek!
* * *
Ölüm olayı sonrasında dün Türkiye’nin çeşitli yerlerinde eylemler başlatıldı.
Şunu hepimiz iyi bilelim…
Sokaklar ve meydanlar bundan sonra hiç durulmayacak. Bu iktidar ne yapsa olay çıkacak. Seçim öncesinde, seçim sonrasında hiç fark etmez.
O kürsülere her gün çıkıp bağıra çağıra nutuk atanlar, birilerine sözle saldıranlar, bir sürü yalan söyleyerek kendi kasetlerini, avanta, rüşvet ve yolsuzluklarla birlikte kirli işlerini unutturmaya çalışanlar Türk Milleti’nin sinirlerini gerdiler, toplumu kin ve nefret söylemleriyle böldüler, üstelik toplumu terörize ettiler.
Maçlarda çıkan olaylar bile bu gerilimin sonuçları.
“Yüzde 50’yi evlerinde zor tutuyoruz” diyen onlar.
Kendilerinden olmayanlara hakaret eden, tehdit eden, aba altından sopa göstermeye yeltenen yine onlar.
Şimdi kendilerini dev aynasında gören şımarıkların bilmediği bir husus var: Hesap günü mutlaka gelecek, hepsinin
hesabı tek tek sorulacak.
* * *
Hurşit Tolon’un günahı!
Sevgili okuyucularım, Ergenekon davasında müebbet hapis cezası alan emekli Orgeneral Hurşit Tolon son çıkan yasalar uyarınca tahliye edildi ama edilemedi…
Çünkü Malatya’da süregelen Zirve Yayınevi davasında tutukluluğu devam ediyor.
Malatya’da söz konusu yayınevini basanlar biri Alman üç Hıristiyan misyoneri boğazlarını keserek öldürmüştü.
Katiller iki gün önce topluca tahliye edildi. Onlar artık özgür!..
Danıştay katili Alparslan Arslan için de tahliye kararı verildi. Neyse ki mahkemeye hakaret suçundan aldığı cezalar nedeniyle salıverilmedi.
Peki Tolon Paşa’nın Malatya olayındaki suçu ne?
Cinayetlerin işlendiği gün Malatya Üniversitesi’nde konferans vermiş olması!
* * *
Çeşitli suçlar ve özellikle firar nedeniyle Türk Ordusu’ndan kovulan bir gizli tanık… Uzman çavuş!.. Sadece onun iddiaları var! Tolon Paşa orduda TUSHAD diye gizli bir örgüt kurup cinayeti işletmiş!
Başka?..
Başka hiçbir şey yok… Bilgi yok, belge yok, tanık yok!
Zirve Yayınevi davasına monte edilen, kimliği açığa çıkan özel görevli bir gizli tanık özellikle Tolon’u suçluyor ve mahkeme onun sözlerine değer veriyor.
Bu kadarı, Türk yargısı adına ayıptır. Geçmişinde her türlü suçu işleyen ve Tolon Paşa’yı ömrü boyunca görmemiş olan uzman çavuş yüzünden insanlar hapis yatıyor.
Misyonerleri öldüren katiller üç gün önce salıverildi, olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan Hurşit Tolon ve öteki sanıklar tutuklu.
Ergenekon’a Ankara’da Danıştay, Malatya’da Zirve Yayınevi cinayetlerini bağlayıp işi sağlama aldılar!
Malatya mahkemesi, bu nasıl adalet?
SÖZCÜ