İki baba!..
İkisi de gencecik evladını kaybetti!..
Ortaya konulmak istenen manzara, iki babanın iki ayrı kampa ait olduğu idi!..
Üstelik, Türkiye’yi kamplara ayıranların dayattığı bir manzaraydı bu!..
Yapamadılar!..
İnatla, hırsla, sevgisizlik ve düşmanlıkla yapmak istediler!..
İki baba da, “Senin evladın benim evladımdır” diyerek birbirlerinin acısını paylaştı; siyaset cambazlarının oyununu berhava etti!..
* * * * *
Başaramadılar!..
İki baba da birbirine “Evlat acısının kıyaslaması olmaz. Acılarımızı siyasete alet edip nefret ortamı oluşturulmasına biz aileler olarak müsaade etmeyeceğiz” dedi!..
Ve siyaset soytarılarının suratına adamakıllı bir tokat indi!..
Biri 14 yaşındayken polisin gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu 269 gün komada kaldıktan sonra 15 yaşında hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan;
Diğeri Berkin’in cenazesinin kaldırılmasından sonra yasa dışı örgütlerin provokasyonu sırasında isabet eden kör bir kurşunla hayatını kaybeden Burakcan Karamanoğlu’nun babası Halil Karamanoğlu…
* * * * *
Burakcan’ın babası, İstanbul’a dönünce Berkin’in babasını ziyarete gideceğini söyledi;
Berkin’in babası da “Halil ağabeye gidip elini öpeceğim, kol kola gireceğiz” dedi…
Bölemediler!..
Peki bizim babacık bütün “ustalığını” konuşturarak meydanlarda ne diyordu?..
“Polis, yüzü poşulu, elinde sapanla demir bilyeler savuran o kişinin kaç yaşında olduğunu nereden ayıracak? Çok enteresan, annesi ‘Evladımın katili Başbakan’ diyor. Ben evlada sevgiyi bilirim ama sizin evladınızın mezarına karanfil ve demir bilyeler (aslında oyuncak bilyeler) atmanızı pek anlamadım”
Evden ekmek almak için çıkan bir çocuğun ölümünden sonra kullandığı ruhsuz, duygusuz, nobran ifadeler!..
Ama başaramayacak!..
* * * * *
Başka bir baba: Oğlum evde kaç para var?..
Evlat: 3-5 kuruş baba!
Baba: Oğlum kaç para?..
Evlat: 1 trilyon lira kadar baba!
Diğer bir baba: Oğlum paraları sıfırla!..
Evlat: Peki babacım…
Baba: Oğlum sıfırladın mı?..
Evlat: 30 milyon Avro kadar kaldı babacım…
* * * * *
Günümüz Türkiye’sindeki “babalar ve oğulları” manzarası budur!..
Ve bu manzara Türkiye’nin her yerini kaplamıştır!..
Böldüler, kamplaştırdılar, nefret tohumları ektiler, toplumu birbirine düşman hale getirmek için çok çabaladılar!..
Ama olmadı!..
Başaramadılar!..
Kendi sonlarını hazırladılar!..
Ve o sona doğru koşar adım ilerliyorlar!..
Hiç kuşkunuz olmasın…
Er veya geç yıkılıp gidecekler!..
Güler misin ağlar mısın?!
Meclis Başkanı Cemil Çiçek önceki gün “hukukçu” kimliğiyle konuşuyordu:
“Fezlekeler incelemeye açılamaz. Bu bir adli faaliyettir. Meclis Başkanı olarak ceza muhakemesi hukuku ve kanunu ne diyorsa ona aynen uymak mecburiyetindeyim. Kanun çıkaran Meclis, kendi çıkardığı ceza muhakemesi kurallarına uymadan siyasi beklentilere, değerlendirmelere göre işlem yaparsa o zaman kanun çıkarmamızın anlamı yok”
Cemil Çiçek bu konuşmayı yaptıktan birkaç saat sonra fezlekelerin içeriği internete düştü!..
4 bakan hakkındaki fezlekeler için 19 Mart’ta toplanacak Meclis’in aç-kapa toplantısı yapacağını “hukuki bir dille” anlatmaya çalışan Cemil Çiçek dımdızlak ters köşede kaldı!..
* * * * *
AKP Meclis Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş da maşallah akıl küpü!..
Diyor ki:
“Fezlekelerle birlikte gelen dosyalar iade edilmeli… Çünkü o dosyaları hazırlayan savcılar ideolojik davrandı. Meclis Başkanlığının yapması gereken fezlekeleri tutup dosyaları geri göndermektir”
Emriniz olur!..
İstersen dosyaları sana göndersinler, Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış ve şarkıcının İranlı kocası Reza ile birlikte oturup baştan hazırlayın!..
O zaman ideolojik ve taraflı olmaz!..
Ne dersin?!.
SÖZCÜ