Baba: Gitti mi benim oğlan?..
Anne: Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?..
Tonlarca su basan ölüm tünelleri içinde kalan maden işçisi Tezcan Gökçe‘nin annesi ile babasının sözleri, Türkiye’nin kaldıramayacağı ağırlıkta…
Kimi iki göz ev için bankadan aldığı krediyi ödemek, kimi çocuklarını okutabilmek için girmişti o ölüm tünellerine!..
Her birinin ayrı bir hikayesi vardı…
Her biri acı dolu hikaye!..
* * * *
12’nci Tayyip bu fakir fukara halkın, Ermenek‘te sular altında kalan, Soma‘da yanarak can veren maden işçilerinin cebinden çıkan paralarla, 300 milyon dolara 1000 odalı kaçak saray yaptırırken;
Onların anneleri, eşleri, kardeşleri üzerlerinde bir hırka, ayaklarında siyah lastik ayakkabılarla çamurlara bata çıka geldikleri maden ocağının ağızında çırpına çırpına gözyaşı döküyorlar!..
Ağustos ayından bu yana maaş alamadıkları için, 40 gün ocağa inmemişlerdi…
Fakat parasızlık, çaresizlik…
Sonunda o ölüm çukuruna inmekten başka çare bulamamışlar ve tonlarca suyun altında kalmışlardı!..
* * * *
Tayyip oraya gitti ve maaşlarını alamadıklarını öğrenince ne dedi biliyor musunuz?..
“Keşke bize bir mektup yazsaydınız”
Ya onun muavini Sadrazam Ahmet ne dedi?..
“Ulaştırma Bakanı Lütfü Elvan o yörenin insanı, keşke ona söyleselerdi”
İkisi de insan aklıyla alay ederken…
Aynı durumda olan, üç aydır maaş alamayan ve bu ikiliye sesini duyurmak için eylem yapan Somalı maden işçileri polisten dayak yiyor, üzerlerine sıkılan gazla nefessiz kalıyorlardı!..
Tayyip ile Ahmet ikilisi Somalı maden işçilerinin sesini duymazken, biri “Keşke mektup yazsaydınız”, diğeri “Keşke Lütfü Elvan’a söyleseydiniz” diyor…
Bunlar hepimizi “salak” yerine koyuyor!..
* * * *
Biraz vicdan…
Vicdan olmayınca daha çok can gider…
Soma’yı unuttular, Ermenek’i de unutacaklar…
Maden işçileri iki lokma ekmek için ölüm tünellerinde kazma sallarken, onlar kendi alemlerine dalıp kaçak saraylarında yaşayacaklar…
Ermenek’in köylerinde yıkık dökük evlerinde bir lokma bir hırka hayat mücadelesi veren onurlu insanların halinden anlayamazlar!..
Tayyip de, Ahmet de sadece kendi siyasi geleceklerinin kaygısıyla gittiler Ermenek’teki maden ocağına…
Sadrazam Ahmet televizyona çıkmış “Ulusa Sesleniş” konuşması yapıyor: Bütün İslam alemine, yeryüzünde ne kadar mazlum insan varsa her birinin yüreğine uzanmışlar… Bu insanlık kadar büyük davaya inanmayan Türkiye’nin büyüklüğünü idrak edemezmiş…
Hikaye anlatmayı bırak!..
Siz oraya buraya uzanacağınıza, burnunuzun dibindeki madenlere uzanın, maden işçisinin yüreğine uzanın!.
Türkiye’nin büyüklüğü, sarayların büyüklüğü oldu!..
Önce vicdan sahibi olun, vicdan!..
Ölen bütün işçilerin vebali sizin üzerinizdedir!..
Bir facia daha!..
Türkiye, Karaman Ermenek‘te tonlarca suyun altında kalan gariban maden işçilerinin yasını tutarken, dün de Isparta Yalvaç’ta çoğu kadın 17 mevsimlik işçinin trafik cinayetinde hayatını kaybetmesi ve 28 işçinin yaralanmasıyla sarsıldı…
Midibüse tam 45 kişiyi balık istifi sığdırmışlar, çalışma kamplarına götürülen esirler gibi…
Midibüs şarampole yuvarlandı, hayatlar yitip gitti…
Devlet, devlet olsa ve ülke ilkellikten, vurdumduymazlıktan, kuralsızlıktan kurtarılabilmiş olsa böyle bir facia meydana gelir miydi?..
AB’ye gireceklermiş!..
Siz önce donunuzu bağlamayı öğrenin!..
SÖZCÜ