Mustafa Balbay: Çok Devletli Sistem!

Mustafa BalbayYAZARLAR-Türkiye’de çok partili yaşamın ne ölçüde rayına oturtulabildiği, parti içi demokrasiden baraj sistemine kadar demokrasinin ne ölçüde kurumlaşıp tabana yayılabildiği tartışıladursun, siyaset bilimine yepyeni bir katkıda bulunduk.
Yeni katkının adı şöyle özetlenebilir:
Çok devletli sistem!
Bunun bir alt aşaması şuydu:
Paralel devlet!
Mevcut devlet işleyişinin ve devlet kurumlarının yanı sıra ana yapıdan beslenen ama ondan ayrı hareket eden bir çark daha tartışılıyordu. Buna “paralel devlet” deniyordu. İktidar fiili olarak her iki “devletin” de başındaydı. Zaten o yüzden paralel devlet deniyordu. Toplum bu paralelliğin çok da farkında değildi. Bazen “sürtüşme” olursa kamuoyu önünde biraz gürültü kopardı, o kadar. Yine işleyiş aynı paralellikte devam ederdi.
***
Dershanelerin kapatılması tartışmasıyla birlikte pek çok şey değil ama bazı şeyler açığa çıktı.
Karşılıklı açıklamalar, anımsatmalar, dokundurmalar gösteriyor ki yıllar içinde “paralel devletten” öte deyim yerindeyse devletçikler oluşmuş. Geleneksel devlet anlayışı değişimlerle birlikte devam ediyormuş gibi görünürken pek çok kurumun yönetimi fiilen el değiştirmiş.
Anlıyoruz ki; “Emniyet’in istihbarat birimi senin, güvenlik birimi benim”, “Kamu İhale Kurumu’nun yönetimi senin, ihale payının yarısı benim, yarısı ötekinin”, “Üniversitelerde rektörleri dörde böleceğiz, profesörleri beş gruba pay edeceğiz, yeni alınacak araştırma görevlileri ortak havuzdan” gibi özel egemenlik alanları oluşmuş.
Türkiye, “devlette kadrolaşma” kavramına alıştı. Bir bakan koltuğa oturunca çay ocağından müsteşarına kadar her kademeyi değiştiriyor. Mevcut üst düzey bürokratları ya kızak göreve ya da Anadolu’ya yolluyor. Yeni gelen iktidar da bunu ters yüz ediyor.
Eskiden böyleydi.
O yüzden de Danıştay’ın yükü artar, genellikle haksız görevden almaların aleyhine karar çıkardı.
Bugün öyle değil.
İktidar her türlü icraatında yargıyı devreden çıkarmaya çalışıyor. Bunu başaramazsa da yargı kararlarına uymamayı demokratik bir hak olarak görüyor.
Devlet kadrolarına yatay geçişlerle eleman alma delikleri açıldığı için personel sistemi de kevgire dönmüş durumda.
Konuyla biraz ilgili herkesin bildiği bu sırların en azından bir bölümü ortaya çıktı. Türkiye devletler topluluğu bütün dağınıklığıyla ülke gündemine oturdu.
***
Deneyim, dünyanın en iyi eğitim veren okuludur.
Ama aynı zamanda dünyanın en pahalı okuludur.
Dershanesi de yoktur.
Eğitimi sadece kendisi verir. O yüzden pahalıdır.
Türkiye başta eğitim olmak üzere, “temel amaç” olması gereken pek çok toplumsal alanı, “iktidar aracı” haline getirdi. Böylece bu alanlar büyüdükçe içi boşaldı. Bütün bunların açığa çıkmaya başladığı bir dönemin içinden geçiyoruz.
Konu, tarafların gerilmesinden, anlaşmasından, ateşkes ilan etmesinden öte, milyonlarca öğrencinin, Türkiye’nin geleceğiyle ilgili. Tartışmanın asıl tarafı onlar.
Çok zor farkındayız ama iktidar koalisyonu içindeki çatışmayı eğitim sistemimizin ne hale geldiğini sorgulama fırsatı olarak değerlendirebilmeliyiz.
Rousseau, “İnsanın merakı eğitim düzeyiyle orantılıdır” diyor.
Sokaktan siyasete kadar her alandaki seviyemiz eğitimimiz kadar. Eğitimimizin de yılı değil, içeriği kadar.

Cumhuriyet

Leave a Reply

Your email address will not be published.