Mustafa Balbay: Seçim Sıkıyönetimi…

Mustafa Balbay-Kılıçdaroğlu-Meclis-10Başbakan Erdoğan’ın kullandığı dilden miting yaptığı illerdeki sözüm ona güvenlik önlemlerine kadar genel gidiş gösteriyor ki, 30 Mart’ta sanki seçime değil savaşa gidiyoruz.
Başbakan’ın dilinden başlayalım…
Siyasette karşıtlık üretmek diye tanımlanan bir yöntem vardır. Kendi taraftarlarınızı bir arada tutmak, aralarında herhangi bir gerilim ya da ayrılık olmamasını sağlamak için karşınızda bir parti ya da kesim oluşturursunuz. Arada bir oraya saldırır, gerilim yaratırsınız. Böylece siyasal iklimi siz belirlemiş olursunuz.
Başbakan bu yöntemi öylesine ileri götürdü ki, bu siyasal karşıtlığı geçti, düşmanlığa dönüştü. Hani Başbakan’a biraz sıcak davranıp “Buyrun lokum ikram edelim” deseniz, şu karşılığı verecek:
“Tepsi tepsi dinamit lokumunu dizmişler, güya bizi oyuna getirecekler. Biz sizin niyetinizi iyi biliriz. Sizin atalarınız da lokum severdi!”
Oysa siyasette dil, belirlenen politikalardan bile önemlidir. Özellikle ülkeyi yönetenlerin iç barış iklimini kurmak için özen göstermesi gereken başlıca konu, seçtikleri dildir. Başbakan bunu tam tersi bir amaçla uyguluyor.
Başbakan’ın konuşmalarını, toplumun her kesimine yönelik tehdit içeren söylemlerini birazcık format değiştirseniz, darbe dönemlerine uyarlayabilirsiniz.
***
Başbakan’ın miting yapacağı yerlerde alınan güvenlik önlemlerinin dozu da diktatörlerin yüzde 95’in altında oy almamak için uyguladıkları yöntemlerden farksız. Son üç gündür Aydın, Manisa ve İzmir’de adeta Başbakan terörü estiriliyor. Başbakan’ın Ege, Marmara, Akdeniz ve Orta Anadolu’dan insan taşıyarak yaptığı Gündoğdu mitingi öncesinde, İzmir’in binlerce evinin telefonu çaldı. Karşıda metalik bir ses vardı, Başbakan konuşuyordu. Onları mitinge çağırıyordu. Kimi aileler o anı şöyle anlattılar:
“Aman Tanrım dedim, burada da mı dedim!.. Ev telefonumuza da mı girdi dedim. Telefonu fırlatıp atmışım…”
Başbakan karşıtlık üretip taraftarlarımı güçlendireyim derken, insanlarda uyandırdığı nefret duygusu bu noktaya geldi.
Dün Aydın’da da AKP mitinginin birkaç kilometre çevresindeki bütün araçlar başka bir yere çekildi, tüm esnafın TC kimlik numarası alındı. Nedenini soran yurttaşlara güvenlik güçleri, “Böyle emir geldi” deyip geçiştirdiler. TC kimlik numarasını vermek istemeyenlerin anında terörist muamelesiyle karşılaştığını söylemeye gerek yok.
***
Durun, AKP terörü bitmedi. Miting önlemleri için o günün konusu deyip geçebilirsiniz. Ama önlemler miting günleriyle sınırlı değil. Son günlerde okullarda başka bir hareketlilik yaşanıyor. Müfettişler, harıl harıl hükümetin, Başbakan’ın aleyhine konuşan öğrenci ya da öğretmen olup olmadığını araştırıyor.
Teşkilat yapısı değiştirilerek müdüründen çaycısına kadar tüm personelin yeniden atanmasının yolunun açıldığı Milli Eğitim’de, müfettişlere yeni bir görev verildi. Okullara gidecekler, öğrencileri özel odalara çekecekler, istihbarat toplayacaklar. Aradıkları tek şey Başbakan’ın toplum içinde nasıl konuşulduğu…
30 Mart seçimlerine işte bu iklimde gidiyoruz. Korku imparatorluğunun yıkılmasından, halkın kendisini daha güçlü ifade etmeye başlamasından korkan iktidar, sandıktan çıkacak iradeyi seçimden önce kesinleştirmek istiyor.
Dünkü yazımızda 30 Mart sadece yerel seçim değil demiştik; 30 Mart sadece seçim de değil. Toplumun bunca baskıya vereceği refleksin de karşılığı olacak.

CUMHURİYET

Leave a Reply

Your email address will not be published.