Mustafa Mutlu: Bakan çocuklarının yattığı Metris’teydim!

Mustafa Mutlu-1Ne çilelere ev sahipliği yaptı Metris Cezaevi, ne direnişlere tanık oldu. Nice anneler ağladı kapısında, babalar ölüp gitti beklerken!

Ve dudaklarımızda Ahmet Kaya’nın bestesiyle şarkıya dönüştü:

“Metrisin önünde durdum, hasretim yerlere vurdum / Ben dağlarda uçan kuştum, uçan kuştum / Kanatlarımdan vuruldum.”

***

Metris, bakan çocuklarına yönelik yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla yeniden gündemin ilk sıralarına oturdu.

Bundan iki hafta önce, yani 3 Ocak’ta yayınlanan “Beş Yıldızlı Metris” başlıklı yazımda aynen şunları yazmıştım:

“Cezaevinin kapısından lüks makam arabaları giriyor; içinden bakanlar, bakan hanımları, milletvekilleri, sosyete mensupları çıkıyor… Getirdikleri paketler aranmıyor, içeride saatlerce kalıyorlar, oğullarıyla, eşleriyle çay kahve içip yemek yiyorlar! Yani zulmüyle bilinen Metris Cezaevi’nin tüm kuralları altüst oldu!

Cezaevi Müdürü’ne, Cezaevi Savcısı’na soruyorum:

Bakan çocukları hangi koğuşlarda ve hangi olanaklarla kalıyorlar? Örneğin masanızı, telefonunuzu kullanıyorlar mı?

İnfaz koruma memurlarına ofis boy muamelesi yapıyorlar mı?

Nasıl oluyor da onların ziyaretçilerine istedikleri zaman izin verilebiliyor?

Ve son soru:

Böyle davranmanızı sizden kim istedi? Adalet Bakanı mı?”

***

Hafta başında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu aradı ve kendisine bağlı olan bu cezaevinde asla hiçbir tutukluya ve hükümlüye ayrıcalık tanımadıklarını söyledi.

Sonra da beni Metris Cezaevi’ne davet etti.

Kendisiyle ve cezaevi yöneticileriyle dün sabah Metris’te buluştuk. Hepsi ısrarla cezaevi kurallarının herkese eşit uygulandığını…

Ziyaretlerde kimseye ayrıcalık tanınmadığını…

Örneğin, gazetelerde eşiyle her gün görüşülmesine izin verildiği yazılan Ebru Gündeş’in şimdiye kadar sadece üç kez kapalı, üç kez de açık görüşe girdiğini…

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın eşinin, oğluna getirdiği baklava-börek paketlerinin içeriye alınmadığını…

Bakan Bey’in makam arabasının ise cezaevi yerleşkesine sokulmasının hata olduğunu kabul ettiklerini söylediler.

Sonra da bana toplamda yaklaşık bin yedi yüz kişinin kaldığı Metris 1, 2 ve Rehabilitasyon Cezaevleri’ni karış karış gezdirdiler.

Sadece yanlış anlamalara yol açar diye bakan çocuklarının hücrelerine girmeme izin vermediler; onun dışında cezaevlerinin her yerine rahatça girdim… Sadece personelle değil; tutuklu ve hükümlülerle de görüştüm.

***

Başta Bakırköy Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Bey olmak üzere bana bu olanağı yaratan ve eşlik eden herkese yürekten teşekkür ediyorum.

Hepsinin iyi niyetli olduklarına da eminim.

Ancak ne yazık ki emin olduğum bir şey daha var:

O da isimleri bu olaylara karışan siyasetçilerin kesinlikle iyi niyetli olmadıkları!

Bu yüzden tüm kamu görevlilerinin, böylesine çarpıtmalara açık bir dönemde çok daha dikkatli olmaları gerektiğine inanıyorum.

İSYAN!

İstanbul Cumhuriyet Savcısı İbrahim Baytekin, önceki gün yeni bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu için İstanbul Emniyet Müdürlüğü‘ne talimat vermiş ama bu emir tıpkı Bilal Erdoğan‘ın da şüphelileri arasında olduğu ikinci operasyon gibi hayata geçirilmemiş…

Yani; Başbakan’ın özel uçağıyla getirilip görevine başlayan İstanbul Emniyet Müdürü, yasaları dikkate almayarak savcıyı yok saymış!

Bunun üzerine Savcı Baytekin de İstanbul Emniyet Müdürlüğü hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı‘na yazı göndermiş!

Kim ne derse desin; polisin yaptığı düpedüz “isyan”dır!

Bu “direniş”in, ülkenin normalleşmesinden sonra İstanbul Emniyet Müdürü‘ne pahalıya patlayacağına adım gibi eminim!

GÜNÜN SORUSU

İktidar cemaat kavgası, yandaş köşe yazarlarını ve gazetecileri de böldü. Düne kadar yandaşlık destanı yazan Fethullahçı bazı kalemler, “muhalif gazetecilik”te bize bile ders verir hale geldi. Sözüm onlara:

Dün tükürdüklerinizi bugün yalamak, nasıl bir duygu?

Erdoğan tanık olacak mı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile onun başdanışmanı ve Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, askerlere yönelik davaların Fethullah Gülen Cemaati‘nin kumpası olduğunu iddia etmişlerdi ya… Dün ilginç br gelişme oldu.

İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde sürmekte olan sözde Askeri Casusluk davasındaki bazı sanıkların avukatı Murat ErgünErdoğan ile Akdoğan‘ın “savunma tanığı” olarak dinlenmesi için mahkemeye dilekçe verdi.

Gerçi; Akdoğan söylediği o sözleri çoktan geri aldı ama Başbakan Erdoğan hâlâ böyle bir geri adım atmadı. Bu durumda kendisine düşen görev, Av. Murat Ergün‘ün talebine uyarak, gidip mahkemede tanıklık yapmak!

Peki; yapar mı?

Her şeyin birbirine girdiği böyle bir dönemde, neden olmasın?

Günün İsyanı!

AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan, Başbakan Erdoğan için öyle bir tanım yapmış ki; yağlama-yıkama yarışında en yakın rakibi Yiğit Bulut‘a açık ara fark atmış: “Başbakan, Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider. İşte bunun önünü kesmek istediler.” İsyanım kendisine:

Allah’a şirk koştuğunun farkında mısın? Bu mu senin Müslümanlığın?

AYDINLIK

Leave a Reply

Your email address will not be published.