Berkin’in cenazesindeydim önceki gün… Şişli’de bir köşeye çekildim ve önümden geçip giden insanları izledim saatlerce…
Evet; üzüntü vardı yüzlerde, kararlılık vardı. Ama bugüne kadar pek görmediğim bir şey daha vardı:
Kin!
***
Aslında bu duyguyu hissetmek için ille gözlere de bakmak gerekmiyordu; dillerden dökülen sözlere, atılan sloganlara kulak vermek yeterliydi:
“Hırsız” diye haykırırken öyle keskin bir vurguyla söylüyorlardı ki bunu, bulsalar hırsızı parçalayacak gibiydiler…
“Katil” derken daha da sertleşiyordu yüzler, yumruklar sinirle sıkılıyordu.
Bu iki sözcüğün sonunda heceleyerek söyledikleri soyadını ise… Bir kırbaç gibi şaklatıyorlardı yüksek binaların duvarlarında:
“Er-do-ğan!”
***
Peki; gittikçe koyulaşan bu “kin”in nedeni ne?
Milyonlarca insan, neden kişisel bir sorunları varmış gibi öfkeli, ülkeyi yönetenlere karşı?
Nasıl oldu da rahatsızlığın yerini nefret, beğenmemenin yerini tahammülsüzlük aldı?
Ve en önemlisi:
Nasıl durulur bu öfke seli, ne zaman sakinleşir milyonlarca insan?
***
Önce ilk sorunun yanıtından başlayayım:
Bu “kin”in nedeni, gerçekten de “sorun”un kişiselleşmesi…
Başta Başbakan ve düne kadar kol kola girdiği Cemaat olmak üzere iktidar, herkesin canını bir şekilde yaktı:
Polise talimat verdiler ve sırf anayasal hakkımızı kullanıp gösteri yaptığımız için yakınlarımızı öldürdüler, yaraladılar.
Özgürlüğümüzü elimizden aldılar!
En duyarsız polislerini, en zalim savcılarını ve en sağır hâkimlerini devreye sokarak yaptılar bunu…
Telefonumuzu dinlediler, özel hayatımıza müdahale ettiler.
İşimizden attırdılar.
Tüccarsak, bütün yeni işleri yandaşlarına verdiler.
Çalıştığımız fabrikaları sattılar; bizi ekmeksiz, aşsız bıraktılar.
Oturduğumuz evlerin arazilerine bile göz diktiler.
Tüm kutsallarımıza hakaret ettiler, sövdüler.
Karımızın kaç çocuk doğuracağına… Kürtaj yaptırıp yaptırmayacağına… Doğumun nasıl olması gerektiğine burunlarını soktular!
Ata’mıza saldırdılar, TC’yi tabeladan indirdiler, “Andımız”ı tarihe gömdüler.
Ülkeyi kana bulayan; oğlumuzu, kardeşimizi, babamızı, amcamızı şehit eden bölücü katillerle masaya oturup sözde “barış” adı altında, ülkemizin yarısını pazarladılar.
***
Yani gerçekten “siyasetçi-vatandaş ilişkisi” olmaktan çıktı aramızdaki ilişki, tamamen kişiselleşti…
Tek tek hepimizin canını yaktı bu iktidar!
İşte; bu yüzden rahatsızlığın yerini nefret, beğenmemenin yerini tahammülsüzlük aldı!
Peki; “Nasıl durulacak bu öfke seli?”
***
Önceki gün gördüğüm binlerce gözde buldum bu sorunun yanıtını:
Sadece ve sadece, bu iktidar gittiği zaman!
Yoksa bu iktidarla, bu Başbakan’la geçen her günümüz, barut fıçısının yanında sigara içmek gibi!
BAĞIŞ’A!
Adı yolsuzluk soruşturmalarında geçtiği için istifa etmek zorunda kalan eski AB Bakanı Egemen Bağış, Berkin Elvan’ın ölümü nedeniyle düzenlenen eylemlere katılanlara “nekrofil” (ölü sevici) diyerek hakaret etmiş…
Kırk yıl düşünsem, aklıma böyle bir benzetme yapmak gelmez!
Ama bunların geliyor. Çünkü adamların akılları fikirleri zaten bellerinin altında… Ne yapıp ediyorlar ve böylesine büyük bir acıya bile “cinsel içerik” katıyorlar.
Peki; yaptığı terbiyesizliği Egemen Bağış’ın yanına mı bırakacağız?
Elbette hayır.
Bu eylemlere katılan herkesi, Egemen Bağış aleyhine tazminat davası açmaya ve alacakları parayı da Gezi şehitlerimizin ailelerine hibe etmeye davet ediyorum.
GÜNÜN SORUSU
Polis memuru Ahmet Küçüktağ, önceki akşam Tunceli’de polis aracının içinde geçirdiği kalp krizi nedeniyle öldü.
Sorum İçişleri Bakanı’na:
Kalp piliyle yaşayan hasta bir polisi yoğun gaz kullanılan bir yere gönderen amir hakkında “ölüme neden olmak”tan soruşturma başlatacak mısınız?
GÜLE GÜLE VASFİYE ABLA…
Dün yine “ölüm”den yana esti yel; mesleğimizin 62 yıllık çınarı, “Türkiye’nin ilk kadın polis muhabiri”, sevgili ablam Vasfiye Özkoçak’ı aramızdan aldı!
1952’de de İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nü bitiren ve aynı yıl Cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlayan Özkoçak, 1960 yılında Abdi İpekçi’nin çağrısı üzerine Milliyet gazetesine geçerek adliye muhabirliği yapmaya başladı.
Mesleğe gözümü
açtığımda ilk onu
görmüştüm Cağaloğlu yokuşunda!
Güleryüzlü, özverili, çalışkan bir büyüğümüzdü…
Işıklar içinde uyusun.
GÜNÜN İSYANI!
İsyanım yüz binlerce kişinin Berkin Elvan’ı uğurladığı saatlerde “Berkin’in fişinin çekildiğini iddia eden” AKP Milletvekili Şamil Tayyar’a:
Acının üstünden siyaset yapıyorsun. Eğer bu iddianı ispatlayamazsan seni bundan sonra hangi sıfatla anmamızı istersin?
AYDINLIK