Mustafa Mutlu: ‘Hırsız var’ diyene kızma, hırsızı yakala!

Mustafa Mutlu-1Son günlerde CHP’li vekiller Meclis’te, “Hırsız var”, “Hırsız geliyor” gibi ifadeler kullanıyormuş. Bu da AKP’li vekilleri çok rahatsız ediyormuş.

Bunun üzerine AKP Grup Başkanvekili Belma Satır, 320 AKP milletvekilinin kendilerine “Hırsız”diyen bütün muhalefet milletvekillerine dava açacağını söylemiş…

***

İlahi Belma Hanım, bir aydır hiç mi sokağa çıkmıyorsunuz?

Bakanlarınızın beyzadelerinin yatak odalarında çelik kasaların, para sayma makinelerinin, ayakkabı kutularında dolarların çıktığı günden beri sokaktaki herkes “Hırsıııız vaaaaar” diye bağırıyor.

Diyelim ki dava açarak Meclis’te CHP’li vekillerin “Hırsız var” demelerini engellediniz…

İyi de sokaktaki halkı nasıl durduracaksınız?

Milyonlarca kişiye de dava mı açacaksınız?

Açarsanız ve bu insanlar mahkemede, “Arkadaşımla şakalaşıyordum” derse, ne yanıt vereceksiniz?

***

Sizin zaten yaptığınız en büyük hata bu Belma Hanım:

Çalanın sizden olması ihtimali belirince, hırsızı umursamıyorsunuz.

Ortadaki soygunu sorgulamıyorsunuz.

Fakir fukaranın yağmalanan parasının peşine düşmüyorsunuz.

Peki; ne yapıyorsunuz?

Hırsızın peşine düşen polisi sürgüne gönderiyor, savcıyı görevden aldırıyor, “Hırsıııız vaaaar” diye haykıran milletvekilini susturmaya çalışıyorsunuz…

***

Bunlar boş işler Belma Hanım; değil 320 vekiliniz, 10 milyonu bulan üyeniz dava açsa, ödeyeceğiniz mahkeme harçlarıyla kalırsınız!

Partinizin kirlenen, yıpranan imajını böyle düzeltemezsiniz…

Bunun için tek yapmanız gereken şey, adı yolsuzluk soruşturmalarında geçen herkesin gidip paşa paşa ifade vermesini ve gerekiyorsa yargılanmasını sağlamaktır…

***

Bu arada siz “320 AK Partili (!) vekil olarak” Başbakan’a bir kez olsun, “Oğlunuzu neden ifade vermeye göndermiyorsunuz?” diye sordunuz mu?

Hayır…

Ayrıca… Siz bugün onlar bağırıyor diye dava açın ya da açmayın fark etmez…

“Siz neden bağırmadınız, neden sessiz ve tepkisiz kaldınız, neden susarak bu suça ortak oldunuz?” diye 320 AKP’li milletvekili hakkında, hem de çok yakında tek tek biz dava açacağız.

Bence savunmanızı şimdiden hazırlayın!

DÜZCE!

Düzce, benim gazeteciliğimde için dönüm noktası olan bir kent…

1999 yılındaki büyük depremden hemen sonra gittim ve çadır kurup, depremzedelerin yaraları sarılıncaya kadar onlarla yaşadım.

Bu konunun detaylarını, Dön Kardeşim isimli son kitabımda uzun uzun anlattığım için tekrarlamayacağım.

Dün yine Düzce’deydim.

Bu kez Atatürkçü Düşünce Derneği’nin davetlisiydim. Caddelerde dolaşırken kentin on beş yıl önceki harap hali geldi gözlerimin önüne…

Bataklık üzerine kurulmuş olan bu kentimizde, ne yazık ki değişen çok fazla bir şey yoktu… Enkazlar kaldıılmış, ayakta kalan binalar sıvanıp boyanmış; hepsi bu…

Yani devlet, aradan geçen bunca yılda çok laf söylemiş ama ne yazık ki pek de bir şey yapmamış!

Sistematik depremlerin tarih boyunca yinelenip durduğu bu kentimiz; umarım 1999’daki gibi büyük bir depreme bir kez daha ev sahipliği yapmaz…

Yoksa; durum gerçekten vahim!

GÜNÜN SORUSU

AKP’li Belma Satır, “Hırsız var” diyenler hakkında dava açacaklarını söylerken, “Babam memur çocuğu, boğazımdan tek haram lokma geçmedi. Hâlâ kredi kartını öderken zorlanıyoruz”demiş… Sorum kendisine:

Başbakan da padişah çocuğu değil ama bugün dünyanın en zengin başbakanları arasında… Bu sözlerinizle kendisine bir şey mi demek istiyorsunuz?

88 yıl öncenin savcısı!

“Sayın Mustafa Mutlu…

Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın tehdit ettiği İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Baş’ın görevden alınıp başka bir vilayete düz savcı olarak atandığını okuyunca, ülkemizin nereden nerelere getirildiğini düşündüm.

Ben 1925-1927 yılları arasında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı görevinde bulunan Mehmet Nail İzgi’nin torunuyum.

Dedemin İzmir’de görev yaptığı yıllarda, Atatürk’e suikast yapılacağı ihbarı alınmış; bu sikast, girişim aşamasında önlenmiş… Yakalanan şüpheliler hakkında açılan davanın da İstiklal Mahkemesi’nde görülmesi kararlaştırılmış, hazırlıklar başlamış. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt bir gün dedeme, ‘Nail Bey, bu dava sizin önünüze gelse görüşünüz ne olurdu?’ diye sormuş. Dedem, hiçbir görüşü olamayacağını, çünkü delilleri görmediğini, davanın delillerin götürdüğü yönde ilerleyeceğini söylemiş. Bakan Bozkurt bir sonraki gelişinde yine dedeme uğramış ve söylediklerini Atatürk’e ilettiğini, Atatürk’ün kendisine sevgilerini yolladığını ve ‘Türkiye Cumhuriyeti savcılarının böyle tarafsız ve önyargısız olmasının, ülkenin geleceği açısından kendisini çok mutlu ettiğini söylediğini’ aktarmış. Dedem bu diyalogdan bir yıl sonra Yargıtay üyeliğine atanmış ve 1964 yılında emekli oluncaya kadar Yargıtay’da görev yapmış…

Saygılarımla.

Münire M. İzgi”

***

Münire Hanım’ın mektubunu noktasına dokunmadan ve yorumsuz yayınlamak istedim.

Hem günümüz savcıları, hem de bizi yönetenler belki ders alırlar umuduyla…

GÜNÜN İSYANI!

Okurumuz Alican Türk, 17 Aralık sonrasında başka illere tayin edilen binlerce polisi, savcıyı, hakimi, maliyeciyi, müfettişi ve diğer kamu görevlisini hatırlatarak isyan ediyor:

Bu tayinler nedeniyle ödenmek zorunda kalınacak milyarlarca liralık harcırah ve yolluk Başbakan’ın değil, benim cebimden çıkacak. Tek kuruşunu bu iktidara helal etmiyorum.

AYDINLIK

Leave a Reply

Your email address will not be published.