Mustafa Mutlu: ‘İyi’ olmaya çalışan bir adamın isyanı…

Mustafa Mutlu-1Bugün Pazar, dertleşelim: Bugüne kadar hep iyi bir insan, iyi bir vatandaş olmaya çalıştım.
İnsanları sevdim, ülkemi sevdim, doğayı sevdim.
Kimsenin kimseyi öldürmemesini, barışın yerküreyi kaplamasını istedim.
Çocukların, kadınların istismar edilmesine, hayvanlara işkence yapılmasına karşı çıktım.
Her türlü ayrımcılıktan kaçtım; kin ve nefret tuzağına düşmüş olanlara gerçekleri anlatmaya çalıştım.
Askerlik dışında elime silah almadım. Onu bırakın vurdulu kırdılı filmlere bile gitmedim.
Kimseye komplo kurmadım, ispiyonlamadım; bilerek kötülük etmedim.
Ağlayan birini gördüğüm zaman önce mendil, o yetmediyse omzumu uzattım.
Yıkmadım, yakmadım, vurmadım, kırmadım…
Ara sıra yüksek sesle bağırmışımdır ama emin olun o da canım çok yandığı içindir…
Bunlar sadece benim değil; biliyorum hepimizin ortak özelliği…
Ama artık kendi adıma çok yıprandığımı söyleyebilirim:
Çünkü…
***
Evet; hep iyi bir insan, iyi bir vatandaş olmaya çalıştım ama… Mesleğim gereği “kötü”ye de kötü dedim.
İnsanları sevdim, ülkemi sevdim, doğayı sevdim ama… Bunları sevmeyenlerle de mücadele ettim.
Kimsenin kimseyi öldürmemesini, barışın yerküreyi kaplamasını istedim; fakat… Katillerin, savaştan beslenenlerin gerçek yüzlerini sergilemekten vazgeçmedim.
Çocukların, kadınların istismar edilmesine, hayvanlara işkence yapılmasına karşı çıktım; yapanlarla uğraştım!
Her türlü ayrımcılıktan kaçtım; ayrımcıların hedefi oldum.
Kin ve nefret tuzağına düşmüş olanlara gerçekleri anlatmaya çalıştım. Kinlerini ve nefretlerini topladım.
Kimseye komplo kurmadım, ispiyonlamadım; bilerek kötülük etmedim. Komplolara uğradım, ispiyonlandım, çok da kötülük gördüm.
Ağlayan birini gördüğüm zaman yardımına koştum ama… Ben ağladığımda genellikle yalnız kaldım.
Yıkmadım, yakmadım, vurmadım, kırmadım; lakin… Yandım, yıkıldım, dağıldım!
***
Dedim ya; tüm bunlar “mesleğim” yüzümden geldi başıma…
“Kral Çıplak” demekten vazgeçmediğim için nice krallara, kraliçelere ya da onlara yaranmak isteyen soytarılara bir türlü yaranamadım!
Tüm bunlara rağmen başıma gelen tatsızlıklar yüzünden yaşadıklarımdan, yaptıklarımdan asla pişmanlık duymadım.
Çünkü yalnız olmadığımı biliyordum.
Benim gibi milyonlar vardı ve hepsi en az benim kadar “iyi”ydiler.
***
Son zamanlarda ise büyü bozulmaya başladı.
“İyi” sandığım birilerinin de aslında ne kadar donanımsız, kof, çıkarcı ve kötü olduğunu gördüm.
Doğam gereği gördüklerimi, hissettiklerimi yüzlerine söyleyince de yollarımız ayrıldı.
İşte; sanırım bu yüzden çok yıprandım son günlerde…
Yine de biliyorum ki; bu bir “geçiş süreci…”
Elbette sapla saman ayrılacak ve dünyayı yine iyiler döndürecek, güneşi iyiler doğduracak…
***
Not: Yukarıdaki yazı kesinlikle “siyasi” bir yazı değildir ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun peşine takılıp kimliklerini unutanlarla girdiğim kavgaların, bu yazıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
İkinci not: Gördüğüm yoğun baskı nedeniyle ilk notta yalan söylemek zorunda kaldım, özür dilerim!
ASAYİŞ!
İktidar istediği kadar reddetsin, İçişleri Bakanı kulağının üzerine yatsın; acı gerçek ortada:
PKK, Doğu ve Güneydoğu’da “polis” gibi çalışmaya başlamış bile…
Hatta Gevaş Cumhuriyet Savcısı Ersin Kuşku’nun dahi yolunu Muş’ta kesip, kimliğine bakmışlar… Ersin Bey; savcı kimliğini saklayıp TC kimliğini göstererek kurtulmuş ellerinden…
İşin ilginci yol kesen bu hainlerin yanında “KCK Asayiş” yazılı bir de bez parçası varmış!
Şimdi; Kürt milliyetçisi arkadaşlara soruyorum:
Ulan alçaklar; sözde polisinizin adını bile Türkçe yazacaksanız; derdiniz ne ki bunca kan döküyorsunuz?
GÜNÜN SORUSU
Suriye, Birleşmiş Milletler’e başvurmuş ve ülkesindeki teröristlere kimyasal silah temin ettiği gerekçesiyle, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uluslararası mahkemelerde yargılanmasını istemiş… Sorum size:
Sizce böyle bir ihtimal olabilir mi?
KOBANİ’DE KAÇ SİVİL KALDI?
HDP, Pazartesi günü halkı sokağa çıkmaya davet etti. Gerekçe olarak da “Kobani’deki Kürt kardeşlerinin katledilmesini” gösterdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri, Kobani’ye gidip IŞİD’le savaşmaya başlayıncaya kadar, buradaki Kürtler de “gerekeni” yapmalıydı…
Talimat yerine ulaştı:
Otuz beş ilde yüz binden fazla insan sokağa döküldü. Otuzdan fazla vatandaşımız öldü, iki polis şehit oldu; binlerce kamu binası, okul, araba yakıldı.
Oysa IŞİD saldırıları başlayınca on binlerce kadın ve çocuk sınırı aşıp Kobani’den ülkemize gelmişti. Uluslararası ajansların verdiği bilgilere göre şu anda orada sadece militanlar bulunuyordu…
Şimdi; halka sokağa çıkma çağrısını yapan HDP’nin Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a ve sözcüsü Sırrı Süreyya Önder’e soruyorum:
Kobani’de militanlarınız dışında kaç sivil bulunuyor?
Madem onlar için ortalığı yangın yerine çevirdiniz; eminim sayılarını da biliyorsunuzdur!
GÜNÜN İSYANI
İsyanım, son dönemde her maçı kaybeden ama bir kez bile suçu üstlenmeyen Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim’e:
Milli takımı senden kurtarmamız için ille seni de cumhurbaşkanı seçmemiz mi gerekiyor?

Aydınlık

Leave a Reply

Your email address will not be published.