İktidar partisi için varını yoğunu seferber ederek yandaşlık yarışında “liderlik” rütbesini ele geçiren Sabah gazetesi, yıllardır unuttuğu “muhalif gazeteciliği” 17 Aralık sayesinde anımsadı.
Her sabah cemaate yönelik yeni bir “bomba (!) iddia”yla çıkıyor.
Gerçi bunların bir kısmının bizzat gazetenin kumpası olduğu öne sürülüyor ama artık orasını Allah bilir!
***
Bu gazetenin “özel haber” damgalı dünkü sürmanşeti, “Pensilvanya’ya Biat Mektupları” başlığını taşıyordu.
Gazete, “paralel yapı mensuplarının (yani Fethullah Gülen’in müritlerinin) bürokrasiye girerken ‘abileri’ aracılığıyla Gülen’e yazdıkları ‘ıslak imzalı’ mektupları” ele geçirmişti.
Bu mektuplara göre, başta kaymakamlar olmak üzere bazı bürokratlar, bizzat Fethullah Gülen’e yolladıkları mektuplarda açık açık bağlılıklarını bildiriyorlardı.
İşte; Sabah’ın yayınladığı o mektuplardan bazılarından birer cümle:
***
“Sizden himmet dileniyorum!”
“Hakkımdaki her türlü hükmünüze ilanihaye rıza gösteriyor ve bu vazifeyi ifa esnasında şehadetim için dualarınızı intizar ediyorum”
“Selam eder, kemal-i hürmetle kadem-i mübarekenizden öperim. Hizmet-i himayenizde kayıtsız şartsız istihdam buyurmanız, mücrim talebenizin en büyük arzusudur. Söz veriyorum; şehadetle ömrümüzü noktalarız.”
***
Gazetede bu örneklerden onlarca var. Çok merak eden bulur, okur.
Benim asıl merak ettiğim, Sabah’ın özel haber servisine MİT’ten servis yapılıp yapılmadığı…
Cemaatin ve kimi çevrelerin iddialarına göre, bu tür haberlerin ardında bizzat Başbakan ve onun görevlendirdiği MİT var.
Eğer öyleyse; MİT yıllar önce yazılan bu bilgileri neden bunca zamandır sakladı?
Neden bu mektuplardaki “şehadet” ifadelerinden yola çıkarak, Fethullah Gülen Örgütü konusunu gündeme getirmedi?
Bu mektupları yandaş gazetelere servis etmek için neden cemaatin ille de iktidarla kavga etmesini bekledi?
***
Diyelim ki bu belgeler Sabah’a MİT tarafından verilmedi. İyi de o zaman daha vahim bir durum ortaya çıkmıyor mu?
Sadece gönderenle alanın bilmesi gereken bu mektupların “ıslak imzalı” kopyaları, nasıl oldu da Sabah’a ulaştı?
Bu gazetedeki arkadaşlar, bugün “suç kanıtı” olarak görüp sürmanşetten yayınladıkları o mektupları, 17 Aralık’tan önce elde edebilselerdi yine yayınlayabilecekler miydi?
Ve bir soru daha:
Acaba Sabah’ta yazar ya da yönetici pozisyonunda görev yapan kaç kişi, Fethullah Gülen’e bu tür mektuplar yazdı ya da benzer duyguları bizzat yüzüne karşı dile getirdi?
***
Hem iktidarın hem de cemaatin bütün foyalarının ortaya dökülmesini dileyen sıradan bir “özgür vatandaş” olarak tek beklentim var:
Yiyin birbirinizi beyler… Daha fazla yiyin!
Siz küçüldükçe, düne kadar birlikte yok etmeye çalıştığınız Mustafa Kemal’in Türkiye’si büyüyor!
15 YIL!
İnanılır gibi değil ama yarın Barış Manço’yu kaybedişimizin tam 15′inci yıldönümü…
Rahmetli sağlığında “apolitik” olmakla suçlandı, ancak yaptığı şarkılara bakıyorum da bazıları bugün için bile fazlasıyla “politik…”
“Ali yazar, Veli bozar” örneğin… Bu şarkı, tam da bizim bugünkü halimizi anlatmıyor mu?
Ya da “Arkadaşım eşek…”
Şu anda iktidar ya da cemaat kavgasında taraf olan kaç kişinin “Arkadaşım; eşek değil, aslında eşoğlu eşek” dediğini tahmin edebiliyor musunuz?
Işıklar içinde uyu Barış abi… Âlem adamdın vesselam!
GÜNÜN SORUSU
CHP’li kadınlar ve gençler, yolsuzlukla suçlanan bakanlarla ilgili fezlekelerin bir hafta içinde Meclis’e gönderilmemesi durumunda Adalet Bakanlığı önünde çadır kurma eylemi yapacaklarını açıklamış… CHP’li kadınları ve gençleri duyarlılıklarından dolayı kutluyorum. Sorum CHP’li erkeklere ve yetişkinlere:
Eylemi neden sadece kadınlar ve gençler yapıyor? Siz kahvede okeye mi döneceksiniz?
Siz ne hissediyorsunuz?
Önceki günkü yazıma, Başbakan’ı dinlemeye dayanamadığımı belirterek başladım ve şöyle devam ettim:
“Ne zaman ekrana çıksa, kanal değiştiriyorum. O tekdüze sesiyle, ‘salağa anlatır gibi’ konuşmasına uyuz oluyorum. Onun sesini duyduğumda içimdeki iyi insan gidiyor, potansiyel bir canavara dönüşüyorum.”
Bu yazı, sosyal medyada paylaşım rekorları kırdı.
Yüzlerce kişi yazıya yorum yaparak, “Ben de o sesi duymaya dayanamıyorum” dedi. Şimdi sizden bir ricam var:
Diyelim ki bulunduğunuz ortamda televizyon açık ve ekrana Başbakan çıktı. Neler hissediyor, nasıl davranıyorsunuz?
Duygularınızı ve yaptıklarınızı (hakaret ve küfre başvurmadan) bana en fazla iki cümleyle mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderirseniz, bu toplumsal sorunumuzu masaya yatırmış, “Kral çıplak” demiş oluruz…
Günün İsyanı!
Yerel seçimler için henüz asıl yarış başlamadı. Partiler birçok ilde adaylarını bile belirlemediler. Ancak bazı aday adayları, bu koltuklara oturabilmek için daha şimdiden milyonlarca lira harcadı. İsyanım onlara:
Tamam kardeşim; anladık: Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemiyor, “Koltuğu kapayım da nasıl olsa ben bu parayı fazlasıyla çıkartırım” diye düşünüyorsunuz… İyi de en azından bunu şimdiden bu kadar açık etmeyin! Bizi, iyice enayi yerine koymayın!
AYDINLIK