İktidarla cemaat arasındaki kavga, iki kesimin “köşe kulu” yazarları aracılığıyla kızışıyor.
Birileri bu yazarların kulağına bir şeyler fısıldıyor; onlar da kendilerine söylenen bu yalan yanlış bilgileri anında “asrın sırrını” ele geçirmişçesine köşelerine taşıyor!
Sonra da iki taraf arasındaki ipler biraz daha geriliyor…
İşin ilginci son günlerde birbirlerine küfür edecek kadar düşmanlaşan bu iki kesimin “köşe kulları”, daha düne kadar can ciğer dosttu. Birlikte televizyon programları yapıp, bölüm başına aldıkları onar bin liraların bir bölümünü aynı yemek masalarında mideye indiriyorlardı.
***
Bu köşe yazarlarından biri de son kavgada yerini iktidardan yana seçen eli kanlı Akit gazetesinin yazarı Abdurrahman Dilipak…
Dün köşesinde inanılmaz bir yazı yazmış. Ne yalan söyleyeyim; kıskandım! Bakın bu falcı kalem neler döktürmüş:
“İki bakanın daha adı ortaya atılacak.
Kasetler, dosyalar havada uçuşacak…”
***
İyi de Abdurrahman kardeş; sen nereden biliyorsun bu çok önemli ve gizli bilgiyi?
Yoksa o kasetleri sen çektin de şimdi “iktidar dostu” ayaklarına mı yatıyorsun?
AKP’lilerin peşine düştüğü, “iktidarın içindeki derin cemaatçi” sen misin yoksa?
Değilsen, iki bakan hakkında o tür kasetlerin olduğunu nereden biliyorsun?
O iki bakan kim Apo kardeş?
Eğer “miki” kasetleriyse sözünü ettiğin kayıtlar, kadınları ve mekanı kim ayarladı?
Kim kurdu bu tertibi; hadi söyle bize?
***
Sakın, “Ben nereden bileyim kardeşim, ne geliyorsun üzerime?” diye afra tafra yapma bana…
Sana bu bilgileri veren adam var ya…
Hani kulağına, “Çok yakında iki bakanın daha adı ortaya atılacak. Kasetler, dosyalar havada uçuşacak” diye fısıldayan adam…
İşte; o, bu kirli işin tam ortasında!
Piyon olarak da seni kullanıyor… Sana bilgi sızdırıyor gibi yaparak, aslında iktidara, “Üzerimize fazla gelirseniz, canınıza okuruz” mesajı veriyor!
Tehdit ediyor.
Sen de düşünmeden ya da utanmadan buna alet oluyorsun!
***
Hadi benim sakallı bülbülüm; öt de duyalım sesini:
Kim kullanıyor seni?
Bu çirkin şarkıları sana öğreteni söyle bize!
GERGEDAN!
Bir grup dolandırıcı radyo ve TV frekanslarına sızarak cinsel gücü artırdığı iddiasıyla pazarladıkları Gergedan adlı sahte ilaçla 300 milyon liralık vurgun yapmış…
İlk belirlemelere göre tam 800 bin kişi bu çeteye para kaptırmış!
Sadece paralarını kaptırsalar iyi; bir de adres, cep telefonu ve kredi kartı bilgileri internete düşmüş…
İşin ilginci bu büyük soygun aylardır özellikle radyolar aracılığıyla gerçekleştirilirken Gıda ve Sağlık bakanlıkları ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) ve Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun (MASAK) ruhu bile duymamış…
***
Şu çete bir yakalansa; içinden kimlerin çıkacağını adım gibi biliyorum!
GÜNÜN SORUSU
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, gümrüklerdeki yolsuzluk iddiaları hakkında konuşmuş ve “Bir kamu görevlisi yaptığı hizmet için başka bir maddi beklenti içerisindeyse, toleransım sıfırdır. Hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayız” demiş… Sorum kendisine:
Gümrüklerden yükselen pis kokuların, böyle sert cümleler kurduğunuzda duyulmayacağını mı sanıyorsunuz?
Başbakan’ın oğlu kanun kaçağı olduysa…
Başlıktaki cümleyi siz kendinize göre tamamlayın… Ben şöyle tamamlıyorum:
Bir ülkede Başbakan’ın oğlu, hele hele “çıkar sağlamak amacıyla terör örgütü kurmak” gibi yüz kızartıcı bir suçlamadan dolayı kanun kaçağı durumuna düştüyse, o Başbakan’ın onuruyla istifa etmesinin zamanı gelmiş de geçiyor demektir!
***
Biliyorsunuz, Bilal Erdoğan’ın 2 Ocak’ta ifade vermek için savcılığa gitmesi gerekiyordu. Ancak Bilal ifadeye gideceğine, onu çağıran savcı başka göreve gitti!
Bu arada Bilal oğlan da sırra kadem bastı.
En son iddia, Azerbaycan’da olduğu ve bir Azeri bakana ait iki otel arasında mekik dokuduğu yönünde…
***
Başbakan Erdoğan:
Bu ülkenin değerlerini yok ettiniz, kurucularını aşağıladınız, kahramanlarını terörist ilan edip teröristlerini kahramanlaştırdınız… Ve sonunda bölünme noktasına getirdiniz.
Şimdi ortaya çıkıyor ki, “Yetim hakkı yedirmeyiz” diye bağırdığınız halde, bakanlarınız bile malı götürmüş!
Yani; bugüne kadar yapmadığınız kötülük kalmamış…
Bari en azından “oğlu kanun kaçağı olan bir başbakanın yönettiği ülke” durumuna düşürmeyin Türkiye’yi!
Ya oğlunuzu bulup, pazartesi sabahı Çağlayan Adliyesi’nde olmasını sağlayın…
Ya da çekip onun yanına gidin!
GÜNÜN İSYANI!
On iki yıldır sürekle darbe mağdurunu oynayan Başbakan, bu kez de cemaatle yaptıkları kavgayı,“28 Şubat post modern darbesi” söylemine uydurarak, “dost modern darbe” olarak isimlendirmiş.
İsyanım kendisine:
Seçim yaklaştı ya; ne yapıp edip ille de kendinize bir “darbe” icat edeceksiniz değil mi? Peki; sizin yaptığınız ve binlerce yurttaşımızın canına ve özgürlüğüne mal olan darbeye ne ad vereceğiz?
AYDINLIK