YAZARLAR-Gördünüz mü ne oldu? Rüzgar döndü. Dün başında “AK” olan iktidar partisinin verdiği aynı imar iznine “AK” diyenler şimdi “KARA” der oldular. Ve adalet dediğimiz kutup yıldızı; “hadsize haddini bildirmek, öksüze gömlek giydirmekten önde gelir” gerçeğini hatırladı.
Adalet (mahkeme) karar verdi.
TEKEL’in Likör arazisi.
Rüşvet kutunuza kustu.
* * *
TEKEL devlet şirketiydi.
TEKEL’in 17 rakı ve şarap fabrikası arazileriyle ve tüm mülkleriyle birlikte, son yolsuzluk soruşturmasında adları geçen, Başbakan arkadaşı müteahhitlere, önce 292 milyon dolara satıldı. Bu müteahhitler aynı fabrikaları ABD’li firmaya 892 milyon dolara devrettiler.
TEKEL yabancılaştırdı.
Bu yabancılaştırma sırasında TEKEL’in İstanbul Likör Fabrikası ve üzerine kurulduğu 24 dönüm şehir arazisi satışın dışında tutuldu.
Saklı cennetti burası.
24 dönüm şehir arazisi içinde asırlık çınarlar, sedir çamları, nadide yüz çeşit çiçekler, dünya mimarlık tarihe geçen Likör Fabrikası Binası bulunuyordu. Robert Williams Stewens adlı ünlü mimar 1931 yılında Mustafa Kemal Atatürk‘ün davetiyle gelip bu farikayı yapmıştı. 24 dönüm arazi İstanbul’da şehir rantının şaha kalktığı Şişli Meydanı’ndan Dördüncü Levent’e uzanan 2 kilometrelik güzergahın üzerinde bulunuyordu. Bu güzergah üzerinde 41 tane AVM, lüks rezidans gökdeleni (Canyon, Akmerkez, Metrocity, Astroia gibi) yapılmasına imar izin verilmiş, dikilen çirkin ve ucube gökdelenlerin metrekaresi 10 bin-15 bin dolardan satılmış, 100 milyar dolarlık bir rant doğmuştu.
* * *
İktidar rant yediriyor.
Ekonomiyi büyütüyor.
Rant yiyiciler doymuyordu.
Gözler Likör arazisindeydi.
Dursun Çaltı adlı Şişli doğumlu (bu arazi Şişli sınırları içindeydi) ve Hüseyin Sağ adlı Belediye Meclis üyesi ve Mimarlar Odası İstanbul Şubesi omuz omuza vermişti. Bu arazinin yüksek gökdelenlere kurban edilmesi yerine halk için park yapılması mücadelesi veriyorlardı.
İktidarın ise gözü dönmüştü.
Likör Fabrikası arazisi Ankara’da alınan kararla Hazine’den Maliye’ye, Maliye’den TOKİ’ye devredildi. TOKİ’nin başında geçen hafta Başbakan’a; “İstanbul’da Belediye’yi devre dışı bırakıp imar izni çıkarttığımız girişimlerde sen dedin, ben yaptımÖ Ortada rüşvetçilik varsa ben Bakan olarak ve sen de Başbakan olarak sorumlusunÖ Benimle birlikte istifa etmelisinÖ” diye özetleyeceğim çıkışı yaparak hem bakanlıktan ve hem milletvekilliğinden ayrılan Erdoğan Bayraktar bulunuyordu.
* * *
Dursun Çaltı çırpınıyordu.
Hüseyin Sağ çırpınıyordu.
Mimarlar Odası çırpınıyordu.
Likör arazisi yeşil alan kalsın.
TOKİ ise dinlemiyordu. TOKİ, Likör arazisine “parsel bazında” (kişiye ve şirkete özgü demek) imar planı çıkarttı ve “bodrum katlar emsale dahil değildir” plan notunu (yandaş işadamları bu notlarla rant zengini oluyor) koydu. Böylece 24 dönüm arazi üzerine 70 bin metrekare bina yapılacakken 143 bin metrekare bina yapma yaratıldı.
Böylece rant yeme başladı.
Dinleyin. Şu tablo oluştu:
Yaşar Aşçıoğlu, Aziz Torun, Eray Kapıcıoğlu iktidar yandaşı 3 işadamı ortak olarak Likör Fabrikası arazisi ile hemen bitişiğindeki Ali Samiyen Stadı’nın 36 dönümlük arazisini TOKİ’den imar izni çıkartılmış olarak satın aldılar.
Hemen hafriyata başladılar.
Fakat birbirlerine düştüler.
Tayyip zengini olmuşlardı.
Pasta kavgasına tutuştular.
Biri öbürünü suçladı.
Mahkemelik oldular.
* * *
Likör Fabrikası arazisi İsviçreli Viatrans ve Türk ortağı Meydabey şirketine geçti. Onlar bu araziye 50 kattan yükseklikte (60 metreyi geçen) 220 odalı otel, bütün katları deniz gören 250 rezidans dairesi yapmaya başladılar. Adına da yıldızlardan daha parlak ışıklar saçan Quasar ismini taktılar. Milyonlarca ton demir, çimento, çelik bu son cennet araziye rüşvet kokan paslı bir hançer gibi saplandı. Katlar yükselmeye başladı. Ancak mahkeme yılın son günü yapılan plan değişikliğini halkın aleyhine (kamu yararına aykırı) bularak iptal etti.
Halkın arazisi!
Kutunuza kustu!
Utanmanız var mı!
SÖZCÜ