İçimize aşk doldurdu. Dürüst oldu imanımız. Birkaç bin ruhu çürümüş hariç 77 milyon hep birden “Teoman olmak” istedi.
İşte bu!
“Hepimiz Teoman”ız!
Dürüstlük!
Derinlerde küllenmiş.
Öylece duruyordu.
Teoman külü şöyle bir üfledi; rüşveti mutlu azınlığın keyfini ve avanta çarkını kollayan “oyalama afyonu” haline getirmişleri örten tabaka savrulup gitti.
O iktidar tabakası!
Dünün halk çocuklarıydılar.
Kasımpaşa’da, Sultanbeyli’de büyümüş yoksul ailelerden geliyorlardı. 12 yıllık iktidarlarında hemen hepsi; villalara taşınan, umreye rüşvet uçağıyla giden, tatilde çok lüks otellerin rüşvet kral dairelerinde torba-torun beraber kalan, 30 yaşındaki oğullarının odalarından para kasaları ve vakıflarından kirli işadamlarının bağış tapuları fışkıran mutlu azınlık olmuşlardı.
Teoman’ı da çürüteceklerdi.
Al Teoman şu doları.
Sen de ye Teoman.
Al Teoman şu saati.
Sen de saatlen Teoman.
Bin Teoman uçağa.
Sen de umrelen Teoman.
* * * *
Yemedi Teoman.
Almadı Teoman.
Binmedi Teoman.
Dünün çulsuz takımı bugünün mutlu azınlığının avanta ve hırsızlık çarklarının afyonu olmadı Teoman!
Kinlendiler.
Gümrük Müdür Yardımcısı Teoman Coşkun Dudak’ı “yemiyor, almıyor, dürüstlükten, namus ve şereften kopmuyor” diyerek ailesiyle birlikte İstanbul’daki görevinden Gaziantep’e sürdüler.
Teomanlar eskilerde kalmıştı.
40 yıl öncesinde…
40 öncesinin çok okunan yazarları Orhan Kemal, Sabahattin Ali, Ümran Nazif Yiğiter’in öykü kitaplarında anlattığı memur tiplerini bulup okuyun.
Peşinden ailesini sürükler.
Şehir’den Şehir’e sürülür.
Kasaba kasaba dolaşır.
Aile ihtiyaçlarını kısar.
Kendi egosunu bastırır.
Asla yoldan çıkmaz.
Katiyen rüşvet almaz.
Avantaya yenik düşmez.
Bu namuslu kişiliği ölmezliğe ulaşmış memur tipini Sait Faik’in ve Aziz Nesin’in 40 yıl önce yazdığı hikayelerinde de bulabilirsiniz.
* * * *
Teoman, 40 yıl ötesinden geldi.
Herkes Teomanları özlemişti.
Herkes Teoman olmak istedi.
Altın nedir?
Altın, lira gibi, dolar gibi, avro gibi, ruble gibi bir ödeme ve biriktirme aracıdır. Türkiye’de, bu 12 yıllık çürüme döneminde, altını patates gibi, domates ile mandalina gibi bir “ihraç malı” yapmak istediler. Devlet Bankası’nı da alet edip ödeme aracı altını ihraç malı yaptılar. Teoman gümrük memuruydu, Ekonomiden sorumlu Bakan Zafer Çağlayan gibi düşünüp, “altın patates gibi bir ihraç malıdır” diye düşünseydi ve gümrükte altına ihraç malı damgası vursaydı kolunda 700 bin TL değerinde saati, evindeki ayakkabı kutularında 4.5 milyon dolar parası olacaktı. Teoman İstanbul’da kalacak, Gaziantep’e sürülmeyecekti.
Kutulu Teoman olacaktı.
Sarraf’ın bakanları oldu.
Teoman dürüstlüğünü satmadı.
“Hepimiz Teoman” olduk.
Dürüstlük bir hazineye benzer, ortaya çıktığında taraftarları çoğalır (Aristotle).
Vasfiye Abla!
Nikahlandığımda benim nikah şahidim gazeteci mizah yazarı Ferit Öngören ve eşim Esra Arsan’ın nikah şahidi de Vasfiye Özkocak’tı. Ferit Öngören de kalemini, çizgisini, mizahını yalana yaklaştırmamış, Vasfiye Özkocak da hep yalansız haberciliğin peşinde koşmuştu. Ferit Öngören’den sonra Vasfiye Özkoçak da pencerelerini hayata kapadı. Ferit Abimiz’di, örnek alırdık. Vasfiye Ablamız’dı; “ben hiç yalan haber yazmadım” derdi. Dediği doğruydu, çizgisini izlerdik. Öksüz ve yetim kaldık. İkisini de saygıyla, sevgiyle anıyorum.
SÖZCÜ