Sözüne güvenilir bir kişi olmak her insan için önemlidir ama bir başbakan için daha önemlidir.
Bir başbakanın sözleri kesinlikle doğru olmalı, bu konuda büyük bir titizlik göstermelidir…
Ancak… Bizim Başbakan’ın böyle bir derdi yok…
“Doğru” havası vererek aklına geleni söylüyor, sonra da o sözlerinin tersi çıkıyor.
Bunun son örneği önceki gün yaşandı…
* * *
Başbakan Erdoğan, her zamanki gibi yandaş bir medya kanalında propaganda konuşmasına çıktı.
Tüm televizyon görüşmelerinde karşısındakiler hep yandaş kişiler ve sorular, önceden hazırlanmış çanak sorular…
Başbakan, o çanak sorulardan birine cevap verirken, Amerika’nın Pensilvanya Eyaleti’nde yaşayan Fethullah Gülen ile ilgili olarak şöyle dedi:
“Ben Sayın Obama ile de bu konuyu görüştüm, ondan da umutluyum ‘Ülkemizdeki huzursuzluğun kaynağı oradadır ve sizden gerekeni bekliyorum’ dedim ‘Amerika’nın iç güvenliğini tehdit edenleri nasıl benden istiyorsanız, ben de sizden bu konuda yardım istiyorum’ dedim ve o da olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alındı’ dedi”
* * *
Obama’nın “Mesaj alındı” demesi çok önemli bir cevaptı… Doğruysa tabii…
Bu sözler, Fethullah Gülen’in Türkiye’ye geri gönderilmesine yardımcı olacağı şeklinde yorumlandı.
Ancak kısa bir zaman sonra doğru olmadığı ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan, Beyaz Saray Sözcüsü tarafından yalanlandı.
Bu, Amerika-Türkiye ilişkilerinde pek rastlanmayan bir olaydı…
* * *
Başkan Obama’nın Sözcüsü, Washington’daki Türk gazetelerinin temsilcilerine yolladığı yazılı açıklamada şöyle dedi:
“Bay Gülen ile ilgili Başkan Obama’ya atfedilen yanıt doğru değildir. 19 Şubat’taki telefon konuşmasında Başkan Obama, kökenlerini hukukun üstünlüğünden alan sağlam politikaların ve ülkelerimiz arasında karşılıklı saygıya dayanan ilişkilerin önemini not etti. Türkiye ile özellikle karşılıklı menfaatimiz olan birçok bölgesel konuda, birlikte çalışma taahhüdümüz devam etmektedir.”
* * *
Yani “Başkan Obama ‘Mesaj alındı’ şeklinde bir ifade kesinlikle kullanmamış.
Peki, bizim Başbakan bunu rüyasında mı gördü? Ya da Obama’nın sözlerini Erdoğan’a yanlış mı tercüme ettiler?
Her ne olursa olsun bu, bir Başbakan’ı “Yalancı” durumuna düşürerek yerin dibine batıran bir olaydır…
Amerika Başkanı’nın, yalanlaması, tüm dünya siyasi çevrelerinde itibarımızı yerle bir etmiş bulunuyor.
Hani savcıydın sen?
Bir Başbakan bu kadar tutarsız olabilir mi?
Yukarıda, Başkan Obama adına Beyaz Saray Sözcüsünün onu nasıl yalanladığını anlattım…
Peki, ya Ergenekon davası sırasında Başbakan’ın söyledikleri ile şimdi söyledikleri birbirini tutuyor mu?
Erdoğan, Silivri Cezaevi’nde, iki yıl iki ay yatırıldıktan sonra tahliye edilen Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’u aramış…
Neden? “Geçmiş olsun paşam” diyerek memnuniyetini belirtmek için…
Bir çelişki yok mu bunda?
Deniz Baykal bu çelişkiyi gayet güzel anlatarak ona şöyle seslendi:
“Ey Tayyip Erdoğan! Silivri’de insanlar yargılanırken “O davanın savcısı benim!” diyen sen değil miydin?
Bu suçlamaları o insanlara sen yapmadın mı?
Buna karşılık, o zaman muhalefet partisi olarak ben de ‘Silivri’deki sanıkların avukatıyım, dedim. Sen savcıysan ben avukatım.’ dedim. Ne oldu? Savcı mı haklı çıktı, avukat mı?
O gizli tanıklar, her türlü meymenetsizliği işlemiş tanıklar, bu memleketin en namuslu, düzgün insanlarını mahkûm etmek için gizli tanıklık yaptılar. Kimin talimatıyla, kimin yöntemiyle?”
Baykal’ın bu sözleri, Başbakan’ın içinde bulunduğu acı çelişkilerden sadece bir örnek!.
Te­bes­süm
Neden Rusça kursu?
Te­mel ve ka­rı­sı Fa­di­me, Rus­ça kur­su­na ya­zıl­mış­lar…
Kom­şu­la­rı, “Ne­den İn­gi­liz­ce de­ğil de Rus­ça kur­su­na gi­di­yor­su­nuz?” di­ye so­run­ca Te­mel:
“Am­ma ca­hil in­san­lar­sı­nız ya­v” de­miş “Biz bir Rus be­be­ği ev­lat edin­dik. Ço­cuk bü­yü­yün­ce onun­la na­sıl an­la­şa­ca­ğız?”

Gü­nün Sö­zü
Ziftlenip tıkındılar, doydular tıka basa, çal sepet havasını, yol göründü Abbas’a…