Acırsanız, acınacak hale gelirsiniz!”
Yukarıdaki deyim, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ait.
Bu söz “Tayyip Bey’in, Fethullah Gülen Cemaati’ne acıdığı ve bu yüzden de acınacak hale geldiğini” anlamına mı geliyor?
Hani “Acıma yetime…” diye başlayan bir deyim var ya ona benziyor:
“Acıma yetime, hançer saplar etine” gibi…
* * *
Gülen Cemaati ile Tayyip Bey’in, 2002’de iktidara gelmeden önce başlayan koalisyon ortaklığı artık kesin olarak bitmiş görünüyor.
Cumhuriyet yanlısı kişi ve kurumlar, kaset, sahte belge ve tertiplerle kıskaca alınırken ve Ergenekon gibi tamamen siyasi olan davada “Ben Ergenekon’un savcısıyım” diyerek cemaatin yanında yer alan Başbakan Tayyip Bey, şimdi aynı cemaate ateş püskürerek:
“Gözü dönmüş, gizli örgüt… Bu sinsi virüsleri temizleyeceğiz” diye gürlüyor!
* * *
Bu ağır suçlamalar aslında Başbakan Tayyip Bey’in haklılığını değil, haksızlığını göstermiyor mu?.
12 yıldır aklı neredeydi?
Bakanlarının çocukları ve kendi oğlu Bilâl hakkında başlatılan yolsuzluk soruşturmalardan sonra mı gerçeği anladı?
Şimdi şikâyet ettiği ve değiştirmek istediği Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu, 12 Eylül 2010’da yaptırdığı anayasa referandumunda seçmenden yüzde 58 oy aldıktan sonra bizzat kendisi tarafından kurdurulmadı mı?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu demokratik tabanı daha güçlü olsun, farklı görüşlerden olsun diye böyle bir yasa yaptık. Biz ne bilirdik bu kadar saf olacağımızı?” diyor.
Yaa, gördünüz mü, meğerse saflıklarından olmuş her şey!
Vah vah! Şimdi de saf numarasına yattılar!
* * *
Başbakan, “Oğlu Bilâl ifade vermesin” diye şimdi mağdur edebiyatına sığınıyor.
Oysa oğlunu, kulağından tutup bizzat kendisinin savcılığa götürmesi gerekirdi!
Bilâl’in, babasının yanında, babasının korumaları altında, herkesle alay eder gibi gezmesi ve onun otomobiline binerek fiyakayla dolaşması, aslında devlete meydan okumak, yargıya ve yasalara kafa tutmaktır!
Herhangi bir soruşturma için savcılığa çağrılan herkes gidip kuzu kuzu ifade verirken, Bilâl’in ne ayrıcalığı var ki gitmiyor ve alay edercesine etrafta dolaşıyor?
Bu meydan okuyuş, bu çifte standart neden?
Başbakan’ın oğlu olmak “Yasaların üstünde olmak” anlamına mı geliyor?
Eğer öyleyse zaten devlet de, hukuk da, adalet de bitti demektir!
Mazlumların ahı!
Başbakan Tayyip Bey’in itirafı bence müthiş!
Biz yıllardır aynı şeyleri söylüyor, yargıda büyük haksızlıklar yapıldığını ve kamu vicdanının kanadığını yazıyor:
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste!” diyorduk.
Başbakan dahil, kimseye dinletemiyorduk tabii…
Dertli aileler bir gün adaletin tecelli edeceğini bekleyerek ağlıyordu…
* * *
Şimdi her şey değişti…
Başbakan Tayyip Bey, yapılan haksızlıkları bizzat dile getirerek diyor ki:
“Bugün artık geçmişteki bazı yargılamaların da üzerinde çok büyük soru işaretlerinin oluştuğunu daha net olarak görüyoruz.
Sahte ihbarlarla, yasa dışı dinlemelerle, sahte delillerle tasarlanmış ve ayarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkûm edildiklerini bugün çok daha belirgin şekilde görebiliyoruz.
Bu hukuksuzluklar tamamen örgüt saikiyle yapılıyor.”
* * *
Yukarıdaki sözler ülkenin başbakanına ait.
O halde derhal gereken yapılmalı “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi davalarda haksız yere hürriyetleri gasp edilen tutuklular serbest bırakılmalı!
Toplum vicdanı kanıyor beyler! Bu kanama, adaletle durdurulur!
İçeride, yüzlerce masum çile çekiyor! Ne yapacaksanız yapın!
Ne duruyorsunuz hâlâ?
Tebessüm
Parasız banka soygunu!
Parasız kalan Temel “Yahu bakanların oğulları devleti soyuyor, ben de bir banka soyayım bari” demiş ve gidip ilk gördüğü bankayı soymuş, fakat…
Bu soygundan eline hiç para geçmemiş… Neden?
Yanlışlıkla “Kan bankasını” soymuş da ondan…
Günün Sözü
Her şey üstüme üstüme geliyor diyorsan, ters yola girmişindir!
SÖZCÜ
