Görünen o ki, Mustafa Sarıgül iyi gidiyor…
Fotoğraflar, televizyonlara, gazetelere yansıyor. Seçmenin ilgisi çok fazla…
İstanbul’un her yerinde büyük kalabalıklar topluyor.
Mücadele Sarıgül ile Kadir Topbaş arasında değil, Mustafa Sarıgül ile Tayyip Erdoğan arasında geçiyor.
Kadir Topbaş ortada yok gibi…
Sarıgül kazanırsa, Tayyip Erdoğan’ı yenmiş olacak.
İşin ilginç yanı, Başbakan Erdoğan, Mustafa Sarıgül için yeni bir şey söyleyemiyor. 9 yıl önce Deniz Baykal’ın talimatıyla hazırlanan iddiaları tekrarlıyor, o kadar!
* * * *
O tarihte CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal, rakip olarak karşısına çıkan Mustafa
Sarıgül’ü partiden attırmak için o dosyayı hazırlatmıştı. Ancak, iddialar fos çıkmıştı…
Şimdi Tayyip Bey, boş iddialara sarılıyor!
İşin ilginç yanı, Mustafa Sarıgül, Başbakan Erdoğan’ın suçlamalarına gereken cevabı verirken,
siyasî nezaket ölçüleri içinde kalmaya özen gösteriyor.
Tayyip Bey, ağır sözlerle hücum ederken, Mustafa Sarıgül’ün, politik zarafetini bozmaması, onun lehinde bir puan olarak görülüyor.
* * * *
Sarıgül, İstanbul’un 39 ilçesinden 22’sinde kazanacaklarını, 23’üncü ilçeyi de kazanmaya çalıştıklarını söylüyor…
30 Mart’taki seçimler, ülkenin gelecekteki kaderini de etkileyeceği için son derece önemli…
Sarıgül’ün İstanbullulara vaatleri ilginç…
İnsanların rahat nefes alacağı yeni büyük parklar, geniş meydanlar, Avrupa kentlerinin ayarında gelişmiş bir metro sistemi, halka cehennem azabı çektiren trafik ve ulaşım sorununun çözümü, vs…
Haydi hayırlısı diyelim… Sadece üç gün kaldı… Pazar akşamı, ak mı kara mı, göreceğiz!
Adam gibi adam!
CHP lideri Kılıçdaroğlu, önceki gün Uşak mitinginde, Başbakan Erdoğan’ı eleştirdikten sonra, siyaset ahlâkı konusunda ilginç bir örnek verdi…
Bu örnek, eski başbakanlardan Suat Hayri Ürgüplü (1903-1981) idi… Dedi ki:
“Suat Hayri Ürgüplü… Adı bir yolsuzluğa bulaşıyor. Adam gibi adam. Derhal istifa dilekçesini veriyor. “Beni Yüce Divan’a gönderin, ben aklanma hakkımı kullanmak istiyorum” diyor. Çıkıyor Yüce Divan’a, aklanıyor ve iniyor aşağıya… Çünkü namuslu adamdı. Bir de buna bakın…”
* * * *
Kılıçdaroğlu’nun verdiği örnek, dürüst bir siyaset adamının soylu davranışını anlatmaktadır.
Ben Suat Hayri Ürgüplü’yü, 1965 yılında Başbakan olduğu zaman tanıdım. Zarif bir insandı.
1946 yılında Gümrük ve Tekel Bakanı iken “kahve ithalatı” konusunda dedikodular çıkınca, örnek bir davranışta bulunmuş ve şöyle bir mektup yazarak bakanlıktan istifa etmişti:
“Adımın da karıştığı kahve yolsuzluğuyla ilgili, bakanlığımızda bir komisyon kurulmuştur. Bu teftiş heyetinin selametle çalışabilmesi için benim bu bakanlık koltuğundan ayrılmam gerekir. Aksi halde komisyonu etkilerim, sağlıklı bir karar oluşmaz. O nedenle siyasi ahlak gereği, bakanlıktan istifa ediyorum.”
Suat Hayri Ürgüplü, daha sonra Yüce Divan’da yargılandı ve aklandı,
Aradan 19 yıl geçtikten sonra, dürüstlüğünün mükâfatını gördü ve 1965 yılında kurulan 29’uncu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Başbakanı oldu.
Bu olay siyaset okullarındaki İdare Hukuku derslerinde hâlâ okutuluyor.
“İktidar değil itibar önemli”
Suat Hayri Ürgüplü’den sonra bir de, Başbakan Erdoğan’ın sık sık hücum ettiği İsmet İnönü’den küçük bir örnek verelim:
1950 yılı… Türkiye çok partili ilk demokratik seçimlere hazırlanıyor. Seçim kararını, o tarihte Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, ülkede demokrasiyi tesis etmek için vermiştir.
Çankaya Köşkü’nde İsmet İnönü, lise çağındaki kızı Özden Hanım’a şöyle der:
“Kızım, Mayıs ayında seçim var. Bu seçimi ve iktidarı kaybedebiliriz. Ama unutma, siyasette ve hayatta önemli olan iktidar değil, itibardır!”
14 Mayıs 1950 günü seçimler yapılır, CHP iktidarı kaybeder. İnönü ailesi Çankaya’yı terk eder.
İsmet İnönü tüm itibarıyla, tüm saygınlığıyla siyasete devam eder ve 1961 seçimlerinden sonra da, Başbakan olarak tekrar iktidara gelir.
Şimdi öyle tertemiz siyasiler nerde?
Günün Sözü
Kötü işin en yakın tanığı vicdanımızdır!