Saygı Öztürk: AKP’ye karşı operasyon yasağı

Saygı ÖZTÜRK-1YAZARLAR-Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” dedikleriyle yollarını ayırdı. Ne oldu size, ne oldu böyle? Görevden aldığınız kamu görevlilerine neredeyse ‘çete’ diyor ve onları tek tek bulup temizleyeceğini söylüyor. Ne oldu, ortaklığınız bozuldu mu?
Emniyet’te en kritik birimler, ‘Personel’ ve telefonları dinleyen, izleyen ‘İstihbarat’ ile ‘Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi’dir. Birisi tayinleri yapıyor, ikisi de dinleme, izleme, her türlü istihbari bilgileri derliyor, mali durumları, hesap hareketleri ve daha birçok ayrıntıya sahip olabiliyorlar. İşte, bu üç birimin ele geçirilmesiyle bir yerde Türkiye’ye de hakim olunuyor.
Hep, ‘Yapılanma yok’ dediler
Cemaatçi olmanın ayrıcalığını yaşayıp üst görevlere getirilenler, tabii ki durumdan memnun olacak. O görevlere gelmesinde etkili olan cemaatine de hizmet edecek. Görevi gereği sahip olduğu bilgi ve belgeleri onlarla paylaşacak, onlara özel servis yapacak. Devletin olanaklarıyla, sivil kişilerin işbirliği sonucu belge ve bilgilere de ulaşılacak. Nitekim, birçok bilginin, devletin ilgili birimlerine ulaşmadan, ABD’ye gittiği de bilinmeyen bir şey değil…
Emniyet’te cemaatçi yapılanma olduğunu gündeme getirdiğimiz zaman bize kızanlar, şikayet edenler oldu. AKP Hükümeti döneminde İstihbarat Dairesi Başkanlığı görevinde bulunan Sabri Uzun da, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı’na getirilen Hanefi Avcı da, Emniyet’in bu birimlerinin nasıl bir kuşatma altında olduğunun baştan farkına varamadı.
Yürütülen bir soruşturma kapsamında İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun tarafından Personel Dairesi Başkanlığı’na gönderilen 23 Temmuz 2002 tarihli yazıyı okuyalım:
“Fethullah Gülen yanlısı grupların ‘Emniyet teşkilatı içerisinde kadrolaşma faaliyeti içinde bulundukları’ şeklindeki iddialar kamuoyunda ve teşkilatımızda haksız ve yanlış kanaatlere yol açtığı gibi, teşkilatımız çalışmalarını da olumsuz yönde etkilemektedir.”
O dönemde Emniyet içindeki cemaatçi yapılanmaya dikkat çeken müfettişlerin başlarına gelmedik kalmadı. İşin garibi; raporu hazırlayanlar hakkında, “O raporları hazırlayanlar konunun uzmanı değil” denilerek dosyanın kapatılması için çaba gösterildi.
Hanefi Avcı da yanıldı. Emniyet’in nasıl bir kuşatma altına alındığını fark ettiğinde ise iş işten geçmişti. Avcı yazdığı kitapta, cemaatin Emniyet içindeki çalışmalarını yazdığında başına neler getirileceğini de çok iyi biliyordu. Nitekim bu çok gecikmedi ve Avcı’ya operasyon yapıldı.
En çok onlardan yararlanılır
Cemaatin üzerine gitmeye başlayınca, yıllarını terörle mücadeleye adayan Hanefi Avcı, sol bir terör örgütünün militanı gibi gösterildi. Silahları ruhsatlı olmasına rağmen, ruhsatsız silah bulundurduğu için ceza verildi. Emniyet Genel Müdür Yardımcıları Emin Arslan, Mustafa Gülcü, Musa Uzunkaya da cemaatçi grupların operasyonuna uğradı. Sabri Uzun, mülkiye müfettişlerine verdiği ifadede, cemaatçi yapıyı ilgili makamların anlatmasını istemesi halinde anlatmaya hazır olduğunu her fırsatta belirtmesine rağmen, kimse “Sen ne diyorsun?” deyip çağırmaya bile gerek duymadı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü döneminde Cevdet Saral, yardımcısı Osman Ak, İstihbarat Şube Müdürü Ersan Dalman “Emniyet’te Fethullahçı Yapılanma” raporunu yazdıklarında, mesleki yönden zirvedeydiler. Bu rapor, onların bitişi oldu. Saral, emekliye ayrılıncaya kadar mahkemelerle uğraştı. Beraat etti ama iş işten geçmişti. Onların o raporları arşivlerdedir. Tehlikeye yıllar önce dikkat çekmişlerdi.
Bu değişiklik, polise gözdağı
Resmi belgeler ve ‘çok gizli’ damgalı raporların ışığında MİT-Emniyet-Yargı üçgeninde Fethullah Gülen gerçeğini ‘Okyanus Ötesindeki Vaiz’ isimli kitabımda yazdım. O kitapta, Emniyet’te hazırlanan Fethullahçı yapılanmaya ilişkin çok sayıda belgeyi ortaya koyarken, Fethullah Hoca’ya Amerika’da bulunduğu dönemde bile devletin koruma polisi verildiğinin belgesi de yer aldı. Yani, devletin arşivinde her şey var. Bugüne kadar bu yapılanmaya göz yuman, hatta her türlü desteği veren AKP, şimdi onları ‘çete’ olarak görmeye başladı.
Adli soruşturmaların bundan böyle emniyet müdürüne, valiye, bakanlara bildirilmesinin yolu apar-topar çıkarılan yönetmelikle açıldı. Yani, AKP’li siyasilere, onların çocuklarına, yakınlarına, AKP’lilere karşı operasyon yapılması onların bilgisi dışında imkansız hale getirildi. Siyasiler, Cumhuriyet Savcısı’nın emrindeki polisin adım atışından bile haberdar olacak.
Emniyet’te görev yeri değişikliği devam edecek. Böyle bir değişikliğin bakan çocuklarının gözaltına alınmasından hemen sonra yapılması ise emniyet mensuplarına gözdağıdır. Bu ülkede polisin ne kadar sahipsiz olduğu da ortadadır. Emniyet mensuplarının hak ve hukuklarını koruyabilecek, onların keyfi tayinlere tabi tutulmasını önleyebilecek bir sendika kurmasına bile engel oluyorlar.
Polisi bu hale düşürenler utansın…

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.