Bakanlık görevinden önce de bakanlığı döneminde de Zafer Çağlayan’a büyük saygı duyulurdu. Sonra ortaya dökülen rüşvet iddiaları, 700 bin liralık “hediye” kol saati, Umre’ye Reza Zerrab’ın uçağıyla aile boyu gidiş ve daha bir çok bağlantı Çağlayan’ın saygınlığını çağlayanlar gibi alıp götürdü…
Bazı siyasiler konuştukça batıyor. Zafer Çağlayan, “700 bin liralık saati almadım” diyor. Bakanın rüşvet aldığını bilemem ama “almadım” dediği saat kolunda görülüyor. Gümrük ve Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında görev Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’ya düşüyor.
Saate el konulması gerek
Kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasında “Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır” hükmü ihlal edilmiş.
Eşya dediğimiz 700 bin liralık saat. Bunu Türkiye’ye sokan kişi Zafer Çağlayan olmayabilir. Ama, bu onun cezalandırılmayacağı anlamına gelmez. Çünkü, yasanın aynı maddesinin 5. fıkrası “Maddede tanımlanan fiillerin işlenmesine iştirak etmeksizin, bunların konusunu oluşturan eşyayı, bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan, satışa arz eden, satan, taşıyan veya saklayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” hükmü yer alıyor. Saati Zafer Çağlayan kullandığına göre o saate el konulması, soruşturma açılıp bakanın da cezalandırılması gerekiyor.
Nerede gümrük belgesi?
Hayati Yazıcı, kaçak mal yakalandığında, yakalanan eşyanın önünde, yakalanmayı sağlayan köpeklerle birlikte poz veriyor ama 700 bin liralık saatle seçim meydanlarında dolaşan eski bakanı görmüyor, yazılanları, söylenenleri ise duymuyor, hiçbir işlem başlatmıyor. Sade vatandaşla ilgili kaçak saat haberi yayınlansaydı gümrük memur ve müfettişleri o kişinin peşine düşer, önce saate el koyar, soruşturması başlatılmış olurdu. Bu olayın beklemeye tahammülü yoktur. Çünkü zamanın geçmesi eşyanın el konmasını zorlaştıracaktır. Ayrıca saat koleksiyonu yaptığı bilinen Zafer Çağlayan’ın bunun gibi diğer saatlerinin de fatura ve gümrük belgelerine bakmak gerekmez mi?
Yapılması gereken, yurda sokan kişiden, saatle ilgili gümrük belgelerinin istenmesidir. Gümrük belgeleri ve saatin faturası varsa gümrük yönünden yapılacak bir şey yok. Ancak eğer bu evraklar yoksa sıradan vatandaşa ne yapılıyorsa buna da aynısı yapılmalı.
Sibel Can’ın suçu neydi?
Aralarında Sibel Can ve daha bir çok tanınmış kişinin binek otomobillerine el konulup gümrüğe çekilmişti. Bu otomobiller yasal olarak gümrüğe gelmiş olmalarına rağmen, işlem yapılmıştı. Çünkü söz konusu otomobillerin kıymetleri düşük gösterilmiş, sahte fatura kullanılarak yurda sokulması suç olarak kabul edilmişti. Sibel Can, galeriden satın aldığı otomobilin parasını da ödemişti. Ancak gümrük görevlileri söz konusu cip için “eksik vergi” ödendiğini öne sürüp araçlara el koymuştu. Nitekim yapılan yargılamada da bu konu kesinleşmiş ve araçlar gümrük tarafından satışa çıkarılmıştı.
Oysa, Zafer Çağlayan’a verildiği iddia edilen saatin ne gümrük işlemi yapılmış ne de vergisi ödenmiş. Saat alenen kaçak olarak yurda sokulmuş gözüküyor. Bunun, Uludere’de yurda kaçak mazot sokulmasından hiçbir farkı yok. Fark, bakan o saati koluna takıyor, gümrüğü bile ödenmeden dolaşıyor, köylüler ise kaçak mal sokarken öldürülüyor. Saat nasıl kaçaksa, mazot da öyle. Yani ikisinin arasında hiçbir fark yok.
Seyirci kalmayın…
Bakan Hayati Yazıcı, kendisi gibi herkesin kulağının üstüne yattığını sanmasın. Bazı gümrük görevlileri bakanın, konunun araştırılması için talimat vermemesinin suç oluşturduğunun farkında. Ama kamuoyu olayın bu yönünü bilmediği için açıkçası Gümrük Bakanlığı da sanki yapacak bir şey yokmuş gibi seyirci kalıyor.
Onca habere rağmen 700 bin liralık saatin üzerine gitmeyen Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı başta olmak üzere Gümrük Müsteşarı Ziya Altınyaldız, Gümrükler Genel Müdür Vekili Cenap Bayraktar, Muhafaza Genel Müdür Vekili Abdullah Soylu, o saatin girdiği gümrük görevlileriyle birlikte büyük bir sorumluluk altına girmiş oluyorlar. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, görevini yapmayan memur ve amirlerin kaçakçılarla birlikte yargılanmasını öngörüyor.
Cumhurbaşkanı dışında, Başbakan dahil hiç kimsenin “Gümrük Muafiyeti” yoktur. Sıradan vatandaşın, vergisini ödemeden getireceği kişisel eşyaların miktar ve değerleri sınırlıdır. Bu sınırın üstündekiler için vergi ödemesi gerekir. Acaba hangi yürekli Gümrük Memuru ve amiri Başbakan ve Bakanların eşyasını kontrol edebiliyor! Hayati Bey, hadi bakalım eski bakan arkadaşınızdan başlayın da görelim…
SÖZCÜ