Türkiye’den Suriye’ye TIR’lar dolusu silah ve mühimmat gönderildiği iddiası gündemde… MİT’te üst düzey görevlerde bulunmuş, emekli bir MİT mensubuna, “MİT’in organizasyonuyla geçmişte de benzer çalışmalar mutlaka yapılmıştır. O zaman niçin böyle yakalanmalar, aramalar olmuyordu?” diye sordum. Cevabı kısa oldu: Çünkü, devlet içinde bir koordinasyon vardı. Bugün yaşanan olayların hiçbiri yaşanmadı.
Dünyanın en demokratik ülkelerinde de, istihbarat teşkilatları devletin yasal olmayan perde arkası görevlerini yapar. Bunlar ülkenin çıkarlarıyla örtüşür. Ancak yapılan çalışmanın MİT’in de yasal yetkileri içinde olması gerekir. Eğer, yaptıkları yasadışı faaliyet açığa çıkarsa, buna “yasal görev” demek olmaz. Yani istihbarat kuruluşunun yaptığı her faaliyeti “yasal çerçeve” içine koyamazsınız. Bu durum, demokratik ülkelerde de böyledir.
Açıkları arayan koalisyon
Suriye’deki gelişmelerden Türkiye hayli etkileniyor. Ülkemizin çıkarlarını korumak için oradaki bazı gruplarla ilişkiler kurulur. Onlara silah desteği yapılma ihtiyacı da doğabilir. Nitekim, İran’ın Suriye’ye gerekli desteği verdiği biliniyor.
MİT, üretilen devlet politikasına paralel olarak çalışma yapar. Bu politikanın da doğru ve barışçıl olması gerekir. O politika içinde komşu ülkeye silah, mühimmat desteği de var mı? Bunu en iyi yetkililer biliyor. Çünkü, bugüne kadar Suriye’de Esad’a karşı mücadele edenleri Türkiye’nin desteklediği biliniyor. Dış basında yaygın olarak yer almasına, ülkemizde yakalamalar olmasına rağmen yetkililer silah-mühimmat gönderildiğini hiç kabul etmedi. Açıkçası Türk istihbarat kuruluşunun durumu tam anlamıyla açmazda.
“Kovuşturma için izin alınır”
Konuştuğum eski MİT mensubu, şu günlerde yaşanan “TIR krizleri”yle ilgili durumu şöyle yorumluyor:
“Son dönemlerde, silah ve mühimmat yüklü olduğu belirtilen TIR’larla ilgili olarak MİT ön plana çıkıyor. Ama ön plana çıkması gereken devletin politikası olmalı. MİT’e verilen görevin hukuka, ülke çıkarlarına uygun, MİT’in yasal yetkilileri çerçevesinde olması gerekir. Şimdiki durum çok ayrı bir şey. Hukuk, demokrasi krizi var. İktidarla, bağlantılı güçler arasında savaş var. Bunun arasına da MİT sıkışmış durumda… Bunun izahı da, analizi de zor. Açıkçası en zor durumda olan MİT mensuplarıdır.”
MİT mensuplarının görevleriyle ilgili suçlar sebebiyle Başbakan’ın onayı olmadan soruşturma, kovuşturma açılamayacağı belirtiliyor. Ancak hukukçular, Başbakan’ın dediği gibi söylemiyor. MİT mensupları hakkında Başbakan’ın onayı olmadan kovuşturma yapılamaz ama suçüstü durumunda ne olacak?
Bu durumu emekli Cumhuriyet Savcısı Fahri Artunç şöyle açıklıyor:
“C. savcısının, MİT mensupları hakkında soruşturma yapmak için Başbakan’dan, MİT’ten izin alması söz konusu olamaz. Bu tür olaylar soruşturulurken bakanlığa da bilgi verilir. Bilgi verilmesi demek, soruşturma için izin alınması anlamına gelmez. Aksi halde bağımsız yargıdan söz edilemez. TIR’larla ilgili konuda da cumhuriyet savcısı soruşturmasını yapar, sonuçlandırır, ilgili MİT görevlileri hakkında dava açma noktasına gelinirse, MİT Kanunu gereği Başbakan’dan izin istenir. Ayrıca, cumhuriyet savcısı kamyonda, TIR’da arama yapabilmek için de Başbakan’dan, başsavcıdan, validen izin almaz. Ancak olay sanki cumhuriyet savcısı bu izinleri almadan arama yapamaz, soruşturma yürütemez gibi kamuoyuna yansıtılıyor.”
Emri uygulamakla yükümlüler
Bu ülkenin istihbarat teşkilatı bu yapılanları herhalde ilk kez yapmıyor. Nitekim, konuştuğum bazı gümrük görevlileri, MİT’in çalışmalarına kendileri gibi devletin diğer birimlerinin de geçmişte yardımcı olduklarını, sınır kapılarından giriş-çıkışlarında bir sorunla karşılaşmadıklarını belirttiler. Aynı soruyu MİT’in üst düzey görevlerinde bulunmuş görevliye de sordum. Şunları anlattı:
“Devlet kuruluşları, MİT’e destek olmak zorundadır. MİT’in kontrolünde giden bir araç varsa, MİT bunun kendi görevleriyle ilgili olduğunu belirtiyorsa, işin mahiyeti gereği aranmaması gerekiyor. Bugün yaşanan durum, kurumlararası işbirliğinin olmamasından kaynaklanıyor. Eskiden sınır ötesinde yapılan bu tür faaliyetleri duyulmaz ve bu tür sorunlar da asla yaşanmazdı. Yaşananlar, hukuk devletinin, demokratik sistemin sorunlu olduğunu gösteriyor. Bugün olanlar, akıl alır gibi değil.”
Başbakan gibi AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de, arama yapmak isteyen cumhuriyet savcısını, polis ya da jandarmayı eleştiriyor. Savcılık talimatı verince, emrindeki adli kolluk görevlileri, verilen talimatı yerine getirmek zorunda… O yüzden, Çelik’in polisi, jandarmayı hedef alması son derece yersiz… Herkes işini doğru yaparsa, kurumlar arasında eşgüdüm sağlanırsa bunlar da yaşanmazdı.
Şimdi, Türkiye’yi uluslararası alanda zor günler bekliyor.
SÖZCÜ