YAZARLAR-Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş, Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan’la ilgili soruşturmayı yürüttüğü için soruşturma dosyası elinden alındı. Başbakan, o savcıyı miting meydanlarından yuhalattırdı. Bilmem bir başbakanın ağzına yakışır mı ama “Savcı efendi, savcı efendi daha seninle işimiz bitmedi” diye mitingde bağırdı. Yargıyı baskı altına almaktan söz edenler, bu sözlerin yargı mensupları için ne anlama geldiğini çok iyi biliyordur.
Bakmayın siz, “Bağımsız yargı”dan söz eden hükümet yetkililerine. Kimsenin bağımsız yargı falan istediği yok. Onlar, kendisine bağlı, emrinden çıkmayan yargı istiyorlar. Komutanlar, bilim adamları, gazeteciler sahte belgelere dayalı olarak cezaevine gönderirken “Bağımsız yargı karar verdi” diyenler, sıra çocuklarına, yakınlarına geldiği zaman yargının bağımsız olmadığını hatırladılar. Bağımsız olmayan yargıdan, tarafsız olmasını bekleyebilir misiniz?
Melih Gökçek’i gözaltına aldıklarında
AKP’lilerin çocukları ve onlarla ilişkili işadamlarına dönük operasyondan nasıl emniyet müdürünün, valinin, bakanın haberi olmazmış. Peki daha önceden oluyor muydu? O zaman biraz geriye gidelim.
Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ı bir gazeteci telefonla aradı. “Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i gözaltına alınış nedenini” sordu. Saral, “Çok gizli tutuyorduk. Gözaltına alındığını nereden öğrendin?” diye sordu. Gazeteci, tabii ki nereden öğrendiğini söylemedi.
Cevdet Saral, hemen yardımcısı Osman Ak’ı telefonla aradı. “Melih Gökçek’i gözaltına mı aldınız?” diye sordu. Osman Ak’ın da haberi yoktu. Saral, bu kez, Terörle Mücadele Şube Müdürü’nü aradı. Şube Müdürü, “Şu anda DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel ile birlikteyiz. Gökçek’i gözaltına almak için konutundayız” dedi.
Emniyet Müdürü, Melih Gökçek’in gözaltına alındığını, gözaltı işlemi başladıktan sonra öğrenmişti. Böyle bir operasyondan, haberi olmadığı için üzüldü, kızdı ama asla o şube müdürünü görevden almayı düşünmedi. Melih Gökçek’in, sabah saatinde karşısında polisi görünce bayıldığına ilişkin haberler yayımlanmıştı. Konuyu araştırdığımda bayılmadığı ancak o saatte polisi karşısında görünce doğal olarak çok heyecanlandığını öğrendim.
Gökçek’i kim serbest bıraktırdı?
Melih Gökçek gözaltına alındığında hücreye konulmadı. Şubenin “misafir odası”nda tutuldu. O gün, Emniyet Genel Müdürü Necati Bilican, Almanya’daydı. Genel Müdür ile birlikte Almanya’da bulunan gazeteciler, en sıcak bilgileri Bilican ve birlikte olduğu Emniyet yetkililerinden alıyordu.
Gökçek’in serbest bırakılması için Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in devreye girdiği söylendi. Ama bu iddia doğru değildi. Serbest bırakılması için devreye giren Adalet Bakanlığı Müsteşarı Arif Yüksel’di. DGM Savcısı, Gökçek’in serbest bırakılması için gece yarısı Emniyet’e sözlü talimat verdi. Ancak, Emniyet Müdürü Cevdet Saral bir türlü serbest bırakmıyor, yazılı talimat istiyordu. O belge geldikten sonra Melih Gökçek serbest kaldı.
Başbakan, “şiir okuduğu” için hapis cezasına çarptırıldığını hep kullandı. Oysa, o ceza yalnız şiirden değil, 1.5 saatlik konuşmada yer alan “halkı din ve ırk farklılığı göstererek kin ve düşmanlığa tahrik etmek”ten mahkum edilmiş, cezası da Yargıtay tarafından onanmıştı. Başbakan, cezaevi günlerini hep mağdur edebiyatı yaparak kullandı, kullanmaya devam ediyor. Gökçek ise gözaltına alınması konusunda hep sessiz kaldı ve “gözaltı edebiyatı” yapmadığı gibi o konuyu hiçbir zaman açmadı.
Kamuoyuna gerçeği söylemiyorlar
Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesi, C. Savcısı’nın yürüttüğü soruşturmanın haksız-hukuksuz olarak elinden alınması, savcının miting meydanlarında hedef gösterilmesi; hükümete yakınlığı ile bilinen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) da çileden çıkardı. O açıklamadan sonra, Başbakan HSYK’yı da hedefine aldı ve bundan sonra onlar için de bir şeyler düşündüğünü mitingde söyledi. Bu açıklamayı yapanın, yargı bağımsızlığı sözüne yargı mensupları inanabilir mi?
Şunu belirtelim, önceki seçimde hükümetin istediği adaylara oy verilmesi için bugünkü kurul üyelerinin bazıları adliye adliye dolaşmış ve AKP’nin adaylarının HSYK üyeliğine seçilmesini sağlamışlardı.
Yargı üzerinde kurulmak istenen ağır baskılara HSYK itiraz etmeyecek de kim edecek? Savcının hakkını hukukunu HSYK korumayacak da bilmem ne derneği mi koruyacak? Hükümetin ve yandaşlarının yaptığı açıklamalar gerçeği yansıtsa yine mesele yok. HSYK’nın üyeleri de yargı üzerinde nasıl bir baskı kurulduğunu, nasıl iftiralar atıldığını en azından yaşayarak öğrendi.
HSYK, yaptığı açıklamayla korku duvarını aştı. AKP’nin işi bundan sonra daha da zor olacak. Yargı, bağımsız ve tarafsız olduğunu gösterme fırsatı bulacak…
SÖZCÜ