Saygı Öztürk: O komutan saç-sakal kestirecek ama…

Saygı ÖZTÜRK-1Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner“Balyoz Davası”nda askerlere verilen mahkumiyete tepki olarak tam bir yıl önce yani 29 Ocak’ta istifa etti. Protestosunu saç-sakal kestirmeyerek sürdürdü. Genelkurmay’ın tutumunu eleştirdiği için orduevlerine, sosyal tesislerine girişi yasaklandı. Bazılarının “Balyoz” davasıyla ilgili olarak TÜBİTAK görevlisinin yazdığı raporla, Gölcük’te bulunan CD’nin sahteliği ortaya çıkınca, davaya bakışı da değişti. Düne kadar askerler için“Darbeci” diyenler, geç de olsa ağız değiştirmeye başladı…

Gölcük Donanma Komutanlığı’nda arama, Güner’in atanmasından önce 6 Aralık 2010’da yapılmış, bugün sahteliği bilirkişi raporunda belirtilen ve hemen her şeyin sebebi olarak gösterilen 5 numaralı CD’de bulunmuştu. Donanma Komutanlığı’nın güvenliği için bu CD’lerin kim ya da kimler tarafından konulduğu, görevlilerin ihmali olup olmadığının ortaya çıkarılması için Güner, yaptığı girişimlerden bir türlü sonuç alamadı, şikayetleriyle ilgili hep “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verildi.

Komutan daha ne yapsın?

Oramiral Güner’in, askerlerin uğradığına inandığı bu haksızlıklar, Deniz Kuvvetleri’nin içine düşürülmek istenen durum karşısında daha ne yapmasını beklersiniz. İlk açıklamayı SÖZCÜ’ye yaptı. Televizyonlarda konuştu. Bazıları hala “Komutanlar sessiz kaldı” eleştirilerinde bulunabiliyor. İstifa etmeseydi 6 ay sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı olacak Nusret Güner’in istifa ettiğini unutmayın ve ona haksızlık yapmayın.

Hükümet “Askeri Vesayet”i kaldırmak adına, Türk Ordusu’nun temel direği olan disiplinini hedef aldı. “Askeri vesayeti kaldırdık” diyenler, darbe yapacak olanların niçin 38 karacıya karşı 134 denizcinin olduğunu izah edemiyorlar. Hele Deniz Kuvvetleri, 120 casusu nasıl yetiştirmiş anlatamıyorlar. Sonuç: Türk Donanması çökertildi, Savunma Sanayii’ne darbe vuruldu. Tüm davalar dikkate alındığında, General/Amiral/Kurmay Albay yönetici kadro düzeyinde; Kara Kuvvetleri yaklaşık yüzde 10, Deniz Kuvvetleri ise yüzde 80 etkilendi.

Oramiral Güner, çarpıklığa dikkat çekerek, Balyoz, Ergenekon, Odatv gibi davaların ne kadar dayanaksız olduğunu ortaya koymaya çalışırken; bazıları da askerler için “Cezalarını aldılar, uslu uslu yatsınlar, ortalığı karıştırmayın” önerisinde bulunuyordu. Askerlere destek olan, “Sessiz Çığlık” eylemlerinde konuşan 28 komutana “orduevine girme yasağı” getirildi.

17 Aralık Operasyonu’nun ardından konjonktürde meydana gelen değişiklik nedeniyle, artık bakanlar, danışmanlar “orduya kumpas kurulduğunu” itiraf etmeye başladı. Bu aslında, yeni bir şey değil. Örneğin; Nusret Güner, görevdeyken yasal platformlarda, istifasından sonra da kendisine konuşma olanağı tanıyan yayın organlarında aynı şeyleri söylüyordu. O yüzden, bugün yetkili makamlarda bulunanların “kumpası yeni fark ettik” demelerinin bir anlamı yok. İnandırıcılıktan da uzak olur.

Hükümetin bir şey yaptığı yok

Bakanların, çocuklarının karıştığı 17 Aralık Operasyonu hükümetin “Balyoz”a bakışını değiştirmekten öte, kendilerine savunma aracı olarak kullandıklarını görüyoruz. Başbakan Başdanışmanı’nın “Milli Ordu’ya kumpas kuruldu” sözlerinin üzerinden 33 gün geçmesine rağmen, hapiste bulunan masum vatan evlatları için hala hükümetin kılını kıpırdatmadığına tanık oluyoruz. Sadece “oyalamaya” devam ediyorlar.

Ağır hasta olanlar cezaevinde tutuluyor. Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Cem Aziz Çakmak, Serdar Öztürk bunlardan bazıları… Yolsuzluk olayı ile ilgili olarak binlerce polisi ve ilgili tüm savcı ve hakimleri anında değiştirebilen hükümetin samimiyetine inanmak mümkün müdür? Bunu emekliOramiral Nusret Güner’e soruyorum. “Hayır” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Burada, bir şeyler yapıyor görüntüsü bile veremeyen muhalefetin dışında, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun elini taşın altına koyup bir çözüm yolu önermesini takdirle karşıladığımı ifade etmeliyim. Türkiye’nin düzlüğe çıkması için yapılması gerekenler, masum vatan evlatlarının, hasta olanlara öncelik verilerek, derhal hürriyetine kavuşturulması, kumpası yapan X ‘mafya grubu’nun yargılanması, kumpasa göz yuman, ortak olanların yargılanmasının sağlanmasıdır. Bu üç ayaktan biri bile gerçekleşmediği takdirde, toplumun kolay kolay huzura kavuşamayacağını ve Türkiye’yi çok kötü günlerin bekleyeceğini düşünüyorum.”

“Bilirkişi raporu” ile haksızlıklar ne kadar söylenirse söylensin, hükümetin tutuklu komutanlar için kolay kolay adım atacağı yok. Öyle bir noktaya çekilecek ki, askerler bırakılırsa, terör örgütünün başı Abdullah Öcalan da serbest bırakılsın… Zaten, askerlerin cezaevine konulmasının sebebi de bu değil miydi?

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.