YAZARLAR-Cam evde oturup başkasına taş atmayacaktınız.
Sonuçta, “elin oğlu” paçanızı böyle aşağıya alır.
Kim bu “elin oğlu”? Yok hayır İranlıları kastetmiyorum;
daha büyük fotoğrafla ilgiliyim; büyük istihbarat savaşıyla…
Bir haftada şu ortaya çıktı: Ali Ağaoğlu filan 17 Aralık Operasyonu’nun çerezi. Asıl amaç “altın vuruş”; yani İran ticareti!
ABD-İsrail size, “İran’a ambargo var, ticaret yapmayın” diyecek ve “cam evde oturan”
siz kurnazlıkla dolambaçlı
yollara girip cebinizi dolduracaksınız.
En tepedeki “seyrek bıyıklı asabi adam” dahil bunlar kavramlarla düşünmeyi bilmiyor.
O zaman en basitinden başlayalım…
“Ekonomik Tetikçi”
John Perkis…
ABD’nin en önemli istihbarat kurumunda “Ulusal Güvenlik Dairesi” (National Security Agency-NSA) çalıştı. Bu istihbarat kurumunun özelliği dünyayı yasal veya yasadışı yollardan dinlemesi ve elde ettiği bilgileri ekonomik istihbarat operasyonları için kullanması. Bu sebeple yeryüzündeki en çok matematikçiyi barındıran kurum.
John Perkis bunlardan biriydi.
1968 yılında NSA tarafından “ekonomik tetikçi”‘ olarak yetiştirildi. 1980’e kadar Amerikan istihbarat örgütleri tarafından yönlendirilen danışmanlık şirketlerinde; ekonomist, kıdemli ekonomist, bölge sorumlusu ve başkan yardımcısı gibi sıfatlarla çalıştı.
2004’te yazdığı “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı kitabı haftalarca ABD’de en çok satanlar listesinde yer aldı.
Perkis’e göre “ekonomik tetikçilerin” bir numaralı hedefi şuydu:
“Bence sırada zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip İran, dünya kobalt rezervlerinin önemli bir bölümünü elinde bulunduran Kongo ve önemli bir geçiş noktası olan Honduras var.”
Biz meselenin İran yönüyle ilgiliyiz…
Geçen haftayı İranlı Reza Zarrab ile kapattık.
Bu haftayı İranlı Babek Zencani ile açtık.
Medya öyle bir yazıyor ki; Zarrab ve Zencani iki “deha” genç iş adamı! Çocuk olmayın lütfen. ABD ambargosunu delmek isteyen İran’ın, bu büyük ticaret işlerinde istihbaratçılarının olmadığını düşünmek saflık olur. Yani, 17 Aralık aynı zamanda bir istihbarat savaşıdır!
Peki…
Türkiye’nin Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) böylesine uluslar arası bir operasyonun neresinde? Görünen o ki 17 Aralık’tan haberi yok.
Sanırım önemli bir noktaya geldik ve şunu sorabiliriz:
Operasyon, aynı zamanda MİT’e karşı yapılmış olabilir mi?
Meselenin bamteli işte burası…
MİT kimin hedefinde
17 Aralık Operasyonu’nu eski polis amiri/yeni köşe yazarı Emre Uslu 3 ay önce twitter’dan duyurdu.
Aynı Emre Uslu yazılarında özellikle son dönemde kimi hedef yaptı: MİT Müsteşarı Hakan Fidan!
Niye? Çünkü MİT’in İran politikasına karşıydı!
Taraf’taki birkaç yazısından alıntı yapayım:
“Hakan Fidan 2010 yılında MİT’e geldikten sonra (…) MİT, CIA’den aldığı bilgileri İran ile paylaştığı için Türk-ABD istihbarat anlaşması bile riske edildi.” (18 Haziran 2013)
“Hakan Fidan Mursi’ye ‘ilk ziyaretini İran’a yap’ dedi. (…) Nedir bu İran sevgisi? İran bir süper güç değil, üstelik bölgede izole edilmiş, üstünde uluslararası ambargo olan bir ülke. Batı müttefiki Türkiye’nin istihbarat başkanının başka ülkeleri İran’a yönlendirmesi gerçekten mantıkla açıklanabilecek bir tutum değil.” (5 Eylül 2013)
“Son birkaç yıldır Türkiye İran istihbaratının operasyon alanına dönmüştür. Örneğin İran’ın nükleer silah programı ihtiyaçlarının Türkiye üzerinden İran’a transfer edildiği kanısı ciddi bir kanıdır. Hüseyin Tanideh adlı İran ajanı nükleer kaçakçılıktan aranırken Türkiye’de yakalanmış Almanya’ nın iade istemesine rağmen Hakan Fidan’ın devreye girmesiyle iade işlemleri durdurulmuştur.” (23 Ekim 2013)
MOSSAD kızgın
Emre Uslu benzeri çok yazı kaleme aldı. Referans kaynakları da ilginçti: “Jarussalem Post’a yazan İsrailli istihbarat analisti Yossi Melman’a göre İran, Nisan 2012’de İran’ın nükleer silah programını yürüten, İranlı nükleer uzmanlarını öldüren 15 MOSSAD ajanının deşifre ettiklerini duyurmuştu. Melman MİT’in kimliklerini İran istihbaratına verdiği ima ediyor. Hatırlayın Hakan Fidan, toplantılarda İran’ın nükleer programını savunduğu için İsrailliler tarafından İran’a hizmet etmekle suçlanmıştı.
(24 Ekim 2013)
Emre Uslu, eski İsrail Dışişleri Bakanı Ehud Barak’ın “İran destekçisi bir adam Türkiye MOSSAD’ının (MİT) başına atandı. Onların elinde önemli miktarda sırrımızı var. Son iki aydaki izlenimimiz, bu sırları İran’a açabilecekleri şeklinde. Bu da çok rahatsız edici” sözlerini hep hatırlattı.
Son aylarda Wall Street Journal’dan Washinton Post’a kadar birçok ABD gazetesinde, MİT’in İran ilişkilerini eleştiren yazılar çıktı. Bunları tesadüf mü sanıyorsunuz?
Sadece Emre Uslu değil; son dönemde Cemaat’in yayın organlarının hedefinde de İran ve Hakan Fidan vardı. Keza: Hakan Fidan’ın Oslo’daki ses kaydını kim sızdırdı sanıyorsunuz? 7 Şubat 2012’de Hakan Fidan’ın Özel Yetkili Savcı tarafından şüpheli sıfatıyla mahkemeye ifadeye çağrılmasını kim destekledi sanıyorsunuz?
Bunlar analiz edilmeden 17 Aralık Operasyonu’nun kodları çözülebilir mi?
Bu meseleye salt; rüşvetten içeri atılan bakan çocukları ve İranlı genç işadamları diye bakılabilir mi? Balyoz’dan Ergenekon’dan bugün cezaevinde bulunanların “ortak suçu” İran’ı da içeren bağımsız dış politikayı savunmaktı. Onları yalanla cezaevine atan güç, bugün AKP’nin ipini çekmiştir. Cemaat her iki operasyonunun da piyonudur.
SÖZCÜ