Kod adı: 17/25…
Neyin kod adı:
Milyar dolarlık yolsuzlukların…
İhalelerden kazanılan milyarların…
Bir imzayla elde edilen servetlerin…
Rüşvetlerin…
Sıfırlamanın…
Kokuşmuşluğun…
17/25 Aralık biliniyor; ayrıntılara herkes vakıf. Bu nedenle kendi seçmeni bile demiyor mu; “çalıyorlar ama yapıyorlar!” Nasrettin Hoca’nın torunlarını küçümsemeyiniz.
O halk çürümüş parlamenter sisteme yıllardır tepkili; Meclis’e de, milletvekillerine de saygı duymuyor. Haksız mı?
Örneğin…
Bugünlerde gündemde başka tartışma var: Milletvekili maaşları!
Çamura batmış siyaset anlayışı, sadece 17/25 Aralık’ı mı doğurdu?
Kirliliğin her yanı sardığı görülmüyor mu? TBMM’ye sunulan 2015 yılı bütçe yasa tasarısında vekillerin maaşında aylık 1000 artış öngörülürken, buna karşılık devlet memurlarının maaşı 60 lira artırılacak…
Yan ödemelerle milletvekili maaşı 23 bin 200 liraya geliyor!
Birilerinin bu ayıba “artık yeter” demesi gerekiyor.
Son 30 yıldaki siyasi kirliliğin sebebi paranın hegemonyasıdır. Hayatın merkezine parayı koydular; neoliberalizm politikayı paraya bağladı.
Bu nedenle…
Bırakın maaşı…
Kimileri sırf gelecek kaygısıyla milletvekili olmak istiyor. Öyle ya; TBMM’ye adımı atar atmaz emekli oluyorsunuz ve milletvekilliğiniz sona erince, her ay 8 bin 190 lirayı cebe indiriyorsunuz.
AKP’li Muhammet Bilal Macit 2015’te milletvekili olamazsa 29 yaşında emekli olup 8 bin 190 lira emekli maaşı alacak!
Özlem Türköne 2007 seçimlerinde AKP’den milletvekili oldu; 2011’de aday yapılmadı. Bugün 36 yaşında ve milletvekilliği emekli maaşı alıyor!
Neoliberalizm şampiyonu Turgut Özal’ın “ kıyak emekliliği” milletvekillerine yaradı.
Peki… Bu iş dünyada nasıl?
Avantaya hayır!
İngiltere’de milletvekillerine kıyak emeklilik var mı? Yok.
Fransa’da milletvekili memur gibi 55 yaşından sonra emekli olabiliyor. Yan ödeme filan yok.
İtalya, İspanya, Hollanda da böyle. Ancak Hollanda’da milletvekillerine her ay yan ödeme olarak 150 dolar veriliyor.
Norveç’te 65 yaşında emekli oluyor. Yan ödeme yok.
İsveç’te, Danimarka’da, Avusturya’da milletvekillerinin emekli hakkı yok.
Bakınız…
Demokrasinin “mabeti” millet meclisinin gözden düşürülmesine karşı çıkarım. Fakat bir gerçek var ki, milletvekilinin bu paralarla midesinden kurulu düzene bağlı hale getirildiği ortadadır.
Düşünüyorum da:
CHP’deki parti içi muhalefetin bile bu kadar kısır hale gelmesinin sebebi bu maddi bağlantılar olabilir mi?
Partilerdeki “lider sultası” bu tür ekonomik rantlar nedeniyle kurulmuyor mu?
Biliniyor ki, bu çarpık düzen sonucu; onlarca milletvekili seçildikleri bölgeye adım atmıyor! Niye atsın, milletvekili seçilmesinin yolu belli; listeyi yapan lidere biat etmek! Eh! Meclis’e adım atınca da gelsin kıyak emeklilik…
Evet para, siyaseti zehirliyor.
Baksanıza; geçtiğimiz yıllarda esip gürleyen kimi solcular, bugün milletvekili olabilme aşkıyla bambaşka sözler sarf ediveriyor.
Bunlar, demokratik rejimin çürümüşlüğünü gösteriyor.
Siyaset paranın gölgesinden kurtarılmalıdır.
Benim umudum yine de CHP grubunda; halkı öfkelendiren “kıyak emeklilik” yasasını artık ellerinin tersiyle itmeliler.
Evet, milletvekili maaş artışları tartışılabilir; ama kıyak emekliliği kabul edilemez. Milletvekilini küçülten uygulamaya son verilmelidir.
Hayatını halkına adayan milletvekillerine avanta yakışmaz…
Karısıyla kaçtı
17/25 Aralık tepkisi bitmiyor.
Okuyucular, dünkü “Bir Gerçeği Hatırlatırım” yazımla ilgili mailler atıyor.
“Yazınızda Cumhuriyet tarihinin şahit olduğu en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu ‘konu yargıya intikal edememiş olsa bile tarih bunu yazacaktır’ şeklinde bağlamanız, özünde doğru olduğunu düşünsem bile içimdeki sıkıntıya bir nebze daha sıkıntı ekledi. Peki tarih yargıya intikal etmeyen davalarda mağdurların haklarını teslim edebildi mi?”
Tarihin yüce mahkemesinin “hırsız hükmü” bir insana verilecek en büyük cezadır; yedi göbek soyu damgayı temizleyemez.
Ama…
Okuyucu cezaya tanıklık etmek istiyor; moral istiyor!
Gönülleri hoş edeyim; aradan yıllar geçse de yargı karşısına çıkarılanlar da olmadı değil. Şöyle…
Bahriye Nazırı Mahmut Muhtar Paşa 17 yıl sonra Yüce Divan’da yargılandı.
Üstelik:
Zarara uğrattığı Osmanlı hazinesi idi; hesap soran Cumhuriyet oldu!
Mahmut Muhtar Paşa, Osmanlı sadrazamlarından Ahmet Muhtar Paşa’nın oğluydu. Hatta, babası sadrazamlık yaptığı dönemde oğlunu kabineye alınca, hükümete “baba-oğul hükümeti” denildi.
Yani, karşınızda yine bir “baba-oğul” var!
1912’de Times Iron Works adlı İngiliz şirketine 60 bin Sterlin’e 3 vapur siparişi verildi. Anadolu Demiryolu Kumpanyası’ndan alınan 20 bin altın ilk taksit olarak ödendi.
İngiliz şirketi batınca para buhar oldu. Çünkü şirket parayı almadığını iddia ediyordu! Rüşvet parası olabilir miydi bu 20 bin altın? Neyse. Konu 1914’de Osmanlı Meclisi Mebusan’ın gündemine geldi; ama hasıraltı edildi.
Yıl: 1929.
Muğla milletvekili Yunus Nadi’nin yaptığı Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu Mahmut Muhtar Paşa’yı suçlu buldu.
29 Haziran’da Eskişehir’de toplanan Divan-ı Ali (Yüce Divan) 3 Kasım’da kararını verdi:
Mahmut Muhtar Paşa suçluydu! Söz konusu 20 bin altını ödemeye mahkum edildi.
Mahmut Muhtar Paşa karısı Prenses Nimetullah ile Mısır’a kaçtı. Tüm varlığına el konuldu.
Yani:
Bugün yargıdan kaçtığınızı düşünebilirsiniz.
Ama bunun yarını da var!..
SÖZCÜ