Başbakan Erdoğan “Şike Davası” kararını onayan Yargıtay’ı eleştiriyor.
Ama onun eleştirisi kararın onanmasına değil, zamanlamasına!
Yani Başbakan “Yargıtay yanlış karar verdi” demiyor, “Kararı yanlış zamanda verdi” diyor!
Açıkça “Seçim arifesinde niçin böyle bir karar açıkladın? Bunu 30 Mart sonrasına da bırakabilir, seçimler bittikten sonra yapabilirdin!” diye konuşuyor.
Yani “30 Mart seçimleri öncesinde bana gol attın!” demeye getiriyor.
Yargıtay’ın bir anlamda “karar şikesi” yapmamasına içerliyor.
Böylece bir skandala daha imza attığını fark etmiyor.
* * *
Başbakan Erdoğan, başta Aziz Yıldırım olmak üzere Fenerbahçe yönetimine çok kızıyor. Sarı lacivertli camianın önde gelenleri bu kızgınlığın nedenlerini çok iyi biliyor.
Hatırlayacaksınız;
Kısa bir süre önce Fenerbahçe Yöneticisi Mahmut Uslu ile Futbol Yorumcusu Rıdvan Dilmen, Beşiktaş’taki çalışma ofisine giderek Başbakan’la yaklaşık iki saat süren bir görüşme yapmışlardı.
Çıkışta toplantının içeriğiyle ilgili bir açıklamada bulunulmamıştı.
Ancak iddialara bakılırsa, Başbakan o görüşmede, Şükrü Saracoğlu Stadyumu tribünlerinden yükselen tepkilere çok içerlediğini dile getirmiş.
On binlerce taraftarın hep bir ağızdan “Her yer Taksim, her yer direniş” ve “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk” diye bağırmasını engellemek için yönetimin hiçbir bir çaba sergilemediğini söylemiş.
“Aziz Yıldırım istese, onlara mani olur” demiş!
Yönetici Uslu ile Dilmen’in o sloganlarla kulüp yönetiminin hiçbir ilgisinin bulunmadığını, benzer tepkilerin neredeyse tüm stadyumlardan yükseldiğini söylemeleri de Başbakan’ı ikna etmeye yetmemiş.
Toplantı gergin bir havada sona ermiş.
* * *
Fenerbahçeli olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan stadyumlara, özellikle Şükrü Saracoğlu’na hakim olan atmosferi ve tribünlerin verdiği mesajı okuyamıyor.
Gezi Parkı eylemcilerine uygulanan orantısız şiddetten sonra tepkilerin giderek yoğunlaştığını, büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ortaya çıkan gerçekleri örtbas etme girişimlerinin de toplumdaki huzursuzluğu doruğa çıkardığını göremiyor.
Baskıcı yönetim anlayışının Aziz Yıldırım tarafından da benimsenmesini ve slogan atanların üzerlerine gidilerek susturulmalarını istiyor.
Aziz Yıldırım’la taraftarı karşı karşıya getirebilecek önerilerde bulunuyor.
Tabii Yıldırım da bu tuzağa düşmüyor.
Çünkü böyle bir durumda tüm seyirciyi karşısına alacağını biliyor.
* * *
Bu arada Başbakan, Yargıtay’ın kararını yorumlarken yargıdaki paralel yapının harekete geçtiğini söylüyor.
Dikkatleri paralel devlete çekmeye, topu onlara atmaya çalışıyor.
Sanki bu gerçeği henüz fark etmiş gibi konuşuyor.
Ancak hiç de inandırıcı olamıyor.
Çünkü ortalığa saçılan kayıtlar, “paralel devlet gerçeğinin” AKP iktidarının ilk yıllarında tespit edilerek her türlü fişlemenin yapıldığını gösteriyor.
Başbakan’ın işine geldiği sürece paralel yapıdan yararlandığı… Onlara bilinçli şekilde yetki ve güç alanı yarattığı…
Kumpaslardan haberdar olmasına karşın seyirci kalmayı yeğlediği… Büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun başlamasıyla ortaklığın bozulduğu ve yolların ayrıldığı biliniyor.
Şimdi toplumda acı izler bırakan, kendisinin de dışarıdan savcılığını üstlendiği siyasi davalardaki sorumluluğundan sıyrılabilmek için her fırsatta paralel yapıya veryansın ediyor…
Oluşumuna izin verdiği bu yapıyı pasifize etmeye uğraşıyor.
* * *
Başbakan Fenerbahçe konusunda klasik Tayyip Erdoğan samimiyetsizliğini sergiliyor.
Daha üç ay öncesine kadar Aziz Yıldırım’ı devirebilmek için karşı liste hazırlatanın kendisi olduğunu unuttuğumuzu sanıyor.
Atatürk’ün kulübü Fenerbahçe’nin hiçbir zaman faşizan ve gerici zihniyete teslim olmayacağını düşünemiyor. İşgal ordularına direnen şanlı kulübün, faşizme esir düşmeyeceğini anlamıyor.
SÖZCÜ