Uğur Dündar: Seçimleri kazanmak için…

Seçimleri kazanmak için PKK’ya verilen rüşvetin faturasını açıklıyorum!..

Ugur-Dündar-2Sevgili okurlarım,
Hatırlayacaksınız,
Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları arasında Meclis’ten apar topar bir yasa geçirildi.
İstanbul Barosu Yönetimi ile bazı tarafsız gözlemciler, kısaca “Çözüm Yasası” denilen bu yasanın, Öcalan’la Erdoğan arasındaki pazarlığın ürünü olduğunu öne sürdüler. Onlara göre, bu yasanın iki amacı vardı: Birincisi, Türkiye toprakları üzerinde Kürt devleti kurmak, ikincisi de Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmak.
Yasayı şiddetle eleştirenler, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy vermenin, ülkemizin parçalanması için oy kullanmak anlamına geleceğini iddia ediyorlardı.
Bu dehşet verici tespitler üzerine görüşlerine başvurduğum bilge diplomat Şükrü Elekdağ, yasanın “devletin şeklini, rejimini ve bölünmez bütünlüğünü değiştirmeyi” öngörmesi nedeniyle, vatana ihanet suçu kapsamına girdiğini, ayrıca Öcalan tarafından Başbakan Erdoğan’a fiilen ve resmen dayatıldığını öne sürmüştü.
Elekdağ’a göre; cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde PKK terör eylemlerini askıya alacak, bunun karşılığında da AKP iktidarı Öcalan’ın siyasi taleplerini karşılamak amacıyla gereken hukuki zemini düzenleyecekti. Kısacası bu yasa, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması karşılığında PKK’ya verdiği seçim rüşvetiydi.
* * * *
Elekdağ, RTE’nin vahim hatalarını da şöyle sıralamıştı:
“Erdoğan Hükümeti’nin en büyük hatası, PKK’ya silah bıraktırmadan örgütle müzakereye oturması olmuştur. Hükümet, Öcalan’la kalıcı mutabakatlar sağladığını zannetse de, Kandil/PKK, elindeki silahla, hükümeti, çatışma dönemini geri getirmekle korkutup, talep çıtasını daima daha yükseğe çıkarma eğilimindedir. Kandil/PKK, özerklik kisvesinde bir federe devlet formülünü seçim sırasında hükümetin zor durumundan yararlanarak gecikmeden gerçekleştirmek istiyor. Öcalan da hükümete “sabrım taştı, oyalamayın” mesajları gönderiyor. Hükümet ise halkın infialinden korkarak, verdiği ödünleri genel seçimlerden sonraki zamana yayarak uygulamayı öngörüyor.
* * * *
Özetle alıntıladığım röportajın üzerinden 3 aya yakın bir zaman geçti.
Türkiye’nin bu kısacık süre içinde AKP eliyle getirildiği acınası duruma bakar mısınız?
PKK, IŞİD’in Kobani’ye saldırmasını bahane ederek terör saldırılarını tırmandırıyor. İmralı’daki Abdullah Öcalan “Müzakerelerde 15 Ekim’e kadar bir sonuç alınmazsa açılım biter” mesajıyla iktidara şantaj yapıyor.
Meydanı boş bulan terör örgütü yandaşları sokakları ve kamu mallarını ateşe veriyor, provokatörler Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün heykellerini yıkıp parçalıyor, bayrağımızı yakıyor, kısacası devlete alenen meydan okuyor.
Kamu düzenini sağlamakta acze düşen AKP, Doğu ve Güneydoğu’daki kentlerimizde sokağa çıkma yasakları ilan ediyor, Diyarbakır’da silahlı PKK’lıların karşısına, IŞİD destekçisi otomatik tüfekli dinci teröristler çıkıyor.
Türkiye genelindeki çatışmalarda onlarca insan, hayatını kaybediyor.
Ve ne yazık ki ülkeyi yönetenler, bir yandan silah bırakmamakta ısrar eden bir terör örgütüyle pazarlığa oturmanın, diğer yandan da Beşar Esad’ı bir an önce devirebilmek için radikal dinci canavarlara arka çıkmanın yarattığı ürkütücü fotoğrafı hâlâ göremiyor.
Laik demokratik Cumhuriyet’e ihanetin geldiği noktada tüm yurtseverlerin yüreklerini “iç çatışmaya ve bölünmeye mi gidiyoruz” endişesi sarıyor.
Seçimleri kazanabilmek amacıyla söylenen açılım masallarının devlete ve millete faturası çok ağır boyutlara ulaşıyor.

SÖZCÜ

Leave a Reply

Your email address will not be published.