Türkiye’nin rüşvet ve yolsuzlukla mücadele tarihi de sıfırlandı!
Pers hükümdarlarından biri, adaletin dağıtımından sorumlu yetkiliyi rüşvet alırken yakalatır ve derisini yüzdürerek idam ettirir.
Korkunç cezanın infazından bir süre sonra o kişinin oğlunu çağırır.
“Bak şu koltuğu görüyor musun?” diye sorar.
“Evet” cevabını bile beklemeden “O koltuğu babanın derisiyle kaplattım. Bundan böyle oraya seni oturtacağım. Adaleti sen dağıtacaksın” der!
Oğul çaresiz, titreyerek görevi kabul eder.
* * * *
Sevgili okurlarım,
Rüşvet, insanlık tarihinin en eski hastalıklarındandır.
Bir toplumda rüşvetin yaygınlaşıp kurumsallaşması, o toplumun ahlaki çöküş içinde olduğunu gösterir.
Ve ne düşündürücüdür ki rüşvet, ahlaktan en çok söz edenlerin yönettiği toplumlarda yaygınlaşır.
Tıpkı günümüzün Türkiye’sinde olduğu gibi.
* * * *
Yıllardır çalışma odamın duvarında asılı duran bir teşekkür mektubunu, geçen gün oradan indirdim.
Mektubu, bir dönem TMSF’ye (Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu) Başkanlık yapan Ahmet Ertürk, bana hitaben yazmıştı.
Nedenine gelince:
ARENA’daki ekip arkadaşlarım Mine Özbek ve Hatice Demircan’la birlikte, Etibank’ı hortumlamaktan yargılanıp ağır cezaya çarptırılan Murat Demirel’in Cayman Adaları’na kaçırdığı milyonlarca dolarla ilgili belgeleri bulup, TMSF’ye teslim etmiştik.
Kaçak servetten ARENA’nın haberi sayesinde haberdar olan TMSF de hemen Londra’daki uluslararası mahkemeye başvurmuştu.
Dava TMSF lehine sonuçlanmış ve TMSF, Demirel’in kaçırdığı paraların 22 milyon dolarını Türkiye’ye getirerek, devlete gelir kaydetmişti.
Tüyü bitmemiş yetim hakkına el konulmasını sağladığımız için, bize de o teşekkür mektubu verilmişti.
* * * *
Sadece o mu?
Sayısız rüşvet ve yolsuzluk gerçeğini ortaya çıkarıp toplumun haberdar olmasını, pek çok sanığın yargıya hesap vermesini sağladık.
Örneğin Emlak Bankası’nı hortumlayıp yurt dışına kaçan Genel Müdür Engin Civan’ın İsviçre’deki rüşvet hesabının dekontlarını ele geçirdiğimizde, Hürriyet Gazetesi “Bravo Gazeteci” manşetini atmış, Türkiye haftalarca rüşvetin belgesini ve Civan’ın rüşvetleri kaydettiği not defterini konuşmuştu.
Onun gibi takibi sırasında nefesimizi kesen, heyecandan uykularımızı kaçıran ve tüm ekip arkadaşlarıma dayanılmaz stresler yaşatan birçok habere imza atmıştık.
* * * *
Bu satırları, görevimizi eksiksiz ve cesaretle yapmanın iç huzuruyla yazıyorum.
Vicdanen öylesine rahatım ki, duvara yatak resmi yapıp, karşısına geçerek mışıl mışıl uyuyabilirim.
Çünkü kimseye iftira atmadık, hakaret etmedik, özel yaşamlara ve aile mahremiyetlerine girmedik, her şeyi belgeleyip, dört dörtlük biçimde ekrana getirdik.
Ama doğrusunu isterseniz, son günlerde derin bir hayal kırıklığı da yaşıyorum.
Çünkü tarihe “Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu” olarak geçen 17-25 Aralık şüphelileri hakkında verilen takipsizlik kararının, sadece o kişileri suçsuz ilan etmekle kalmadığına, aynı zamanda Türkiye’nin yolsuzluk ve rüşvetle mücadele tarihini de sıfırladığına inanıyorum.
Bu nedenle müthiş bir hayal kırıklığı içindeyim.
Zira geçmişin tüm rüşvetçilerinin aldıklarının, sıfırlandığı öne sürülen paralar karşısında devede kulak kaldığını düşünüyorum.
Kendi kendime “Biz onca tehlikeyi boşuna mı göğüsledik, o uykusuz geceleri boşu boşuna mı yaşadık” diye sormadan edemiyorum.
İşte bu nedenle, duvarda asılı duran o teşekkür mektubunu artık görmeye tahammül edemiyorum.
SÖZCÜ