Diyelim ki yaptığınız inanılmaz yolsuzluklar, aldığınız milyarlarca liralık rüşvetler tek tek açığa çıkmaya, bunların ses kayıtları yağmur gibi yağmaya başladı.
Artık istifa etmekten başka çare kalmadı!
Durun! Hemen teslim olmayın. Almanya’da değil, Türkiye’de yaşadığınızı unutmayın.
Bizim demokrasimizde çarelerin tükenmeyeceği gerçeğini hatırlayıp, moral kazanın!
Bu durumda ilk yapmanız gereken şey, bir dakika bile kaybetmeden “En iyi savunma saldırıdır” diyerek hücuma geçmektir.
* * *
Saldırıda kullanacağınız en etkili silahlar, yalan, inkar ve iftiradır.
Desteksiz yalan atarken bugüne kadar hiç kimsenin yalandan ölmediğini bilecek ve gözünüzü kırpmadan sıkacaksınız!
Zamanla öylesine ustalaşacaksınız ki, gün gelecek, kendi yalanınıza kendiniz bile inanacaksınız. Hatta yalansız bir saati bile anlamsız bulacaksınız.
Meydanları dolaşarak, televizyon ekranlarından haykırarak, halkı yolsuzluk yapmadığınıza, rüşvet almadığınıza inandıracaksınız. Hatta yüklü komisyonlar götürdüğünüz ihaleleri bile dürüstlük ve şeffaflık örneği olarak göstermekten kaçınmayacaksınız!
* * *
Meydanlara yığdığınız taşıma destekçilerin daima yüreklerine seslenecek “Yolsuzlukların kol gezdiği bir ülkede böylesine yatırımlar yapılır mı?” diye soracaksınız. Bu soruyu coşkulu kalabalıktan “Tabii ki yapılmaz!” cevabını alıncaya kadar tekrarlayacaksınız.
Alkışa bir başka yalanla cevap verecek, meydanları alkışlarla inleteceksiniz.
‘Alo Fatih’i arayıp “Göster bu coşkulu kalabalıkları da çeteler boylarının ölçüsünü alsın
Fatih’im” diyeceksiniz.
Bir televizyon sizi az, muhalif partinin liderini daha çok mu ekrana getirdi. Bugünün işini, pardon tehdidini yarına bırakmayacak, hemen orada işi bitireceksiniz. “Ey medya patronu, paralel çetelelerle yaptığın işbirliğini biliyoruz. Bunun hesabını senden çok fena soracağız” diyerek ipini çekeceksiniz.
Gerektiğinde Adalet Bakanı’nı arayıp, biat etmeyen medya patronlarını bağımsız mahkemelerde (!) mahkum ettirme talimatını vereceksin. “Ama dosya Alevi hakime düşmesin, Facebook’ta bana övgüler düzen değerli kardeşime gitsin ve mutlaka bileti kesilsin!” demeyi de ihmal etmeyeceksin.
Daha sonra bu konu sorulduğunda da “Mahkemeye intikal etmiş dosyalar hakkında konuşamam. Hepimiz bağımsız yargıya saygılı olmalıyız!” şeklinde demeçler vereceksin.
Unutma! Bu ülkede tek güç var! O da sensin.
Gerekirse yalan, inkar ve tehdidi dizi haline getireceksin…
* * *
Yalan ve inkardan sonra en güçlü silahın iftira olduğunu bileceksin.
Gırtlağına kadar yolsuzluk ve rüşvet batağına batmış olmana aldırmadan, her fırsatta asıl hırsızın siyasi rakibin olduğunu söyleyeceksin.
Akıl almaz yalan ve iftiraları, düzmece belgeler eşliğinde yandaş medyana servis edeceksin.
Bunların sahteliği ortaya çıktığında yeni bir iftira bombası patlatıp dikkatleri başka yöne çekeceksin.
İftira için gerekirse çok gerilere gidecek, suçladığın muhalefet partisi liderinin o tarihlerde henüz doğmamış olmasına bile aldırmayacaksın!
Doğmamış çocuğu yolsuzluk ve rüşvet almakla suçlayacaksın!
Böylece çamur atacak, iz bırakacaksın…
* * *
Diyelim ki onca yalan inkar ve iftirayı halk yutmadı.
Para yığınlarının arasında yaptığın hesap sandıkta tutmadı.
Bundan sonrasını sen düşüneceksin.
Ama ne yaparsan yap;
İktidarındaki zulümlerin ve yürüttüklerinin hesabını günün birinde mutlaka vereceksin!..
SÖZCÜ