Yaşar Nuri Öztürk: Maskeli şirk zihniyetini besleyen illetler

Yaşar Nuri ÖztürkTürkiye’de ve dünyada hukuksuzluğun, despotizmin, aydınlık ve akıl düşmanlığının kurumsal mümessili gibi algılanan AKP’nin, imam hatip kökenli olduğunu söylenen milletvekillerinden birinin açık şirk ifade eden sözlerini değerlendirmiştik.

Kur’an’ın şu ayeti, bir büyük mucize sergileyerek bu milletvekilinin bağlı olduğu zihniyetin şirk dramını bakın nasıl ifadeye koyuyor:

“Onların çoğu, müşrikler durumuna düşmüş olma hali dışında Allah’a iman etmez.” (Yusuf suresi, 106)
Andığımız vekili ve onun zihniyetini taşıyanları bu ayetten daha güzel hiçbir söz tanımlayamaz. Evet, onlar “Allah’a iman ettik” diyorlar ama bu imanlarını, şirke batmış bir ‘sözde iman’ olmanın ötesine asla geçiremiyorlar.

Biz bunların şirke bulaştıklarını, ‘Allah ile Aldatmak, Mâûn Suresi Böyle Buyurdu, Şirk, Dincilik, Kur’an’da Lanetlenen Soy’ adlı eserlerimizde dünyaya ve bu halka anlattık.

Zihniyet kaynakları itibariyle raiyyelik, şeytan evliyasına bîat, Allah ile aldatma, riyakârlık-takıyyecilik gibi her biri birer şirk batağı olan çirkeflerin birine veya tümüne bulaşmış bu zulüm ve riya ekipleri hiçbir zaman Kur’an’ın tevhidine teslim olmadılar. Anlaşılan, olmayacaklar da! O halde, bunlar Kur’an’ın istediği anlamda hiçbir zaman iflah olmayacaklar.

Mâûn Suresi bize gösteriyor ki; bu tiplerin dini Kur’an’ın dini değildir. Bunların elinde; din, Kur’an’ın dinine karşı çıkan Mekke müşriklerinin şirk dinine bulaştırılmış bir aldatma kurumu olmuştur. Mekke müşrikleri de bir dine sahiptiler ve Allah’a inanıyorlardı. Ama Allah’a ait bazı sıfatları yedek ilahları olan kişilere ve putlara vermekten de çekinmiyorlardı. Kur’an, işte buna karşı çıktığı için, Mekke kodamanları Kur’an ve Muhammed’le savaştılar. Ne var ki, Mekke müşriklerinin yedek ilahlarına verdikleri tanrılık sıfatları, Allah’ın sıfatlarının sadece bir kısmıydı. Bahsimiz olan modern müşrik tiplerse, liderlerinin veya efendilerinin ‘Allah’ın bütün sıfatlarını toplamış’ olduğunu söyleyerek, Mekke müşriklerini geride bırakıyor.
Anlaşılan o ki; bu zihniyetin kadroları, bir yandan vücut verdikleri yolsuzluklarla Mâûn Suresi’nin lanetlediği talanlarda yeni bir çığır açarken, insan ilahlaştırma illetleriyle de, Kur’an’ın onlarca ayetinin lanetlediği şirkte yeni bir çığır açıyorlar. Böyle bir kadrodan bir memlekete yıkımdan başka bir şeyin gelmeyeceğini Kur’an’dan öğrenmiş bulunuyoruz.

DİKTATÖRLÜK HAFİF KALIYOR
İlahlığı ilan edilen mevcut başbakanın bir diktatör olduğu yolundaki kanaat, uluslararası bir kanaattir. Artık bu kişi için “Türkiye’yi diktatörlüğe götürüyor, bu gidişle diktatör olacak” filan gibi laflar durumu ifade edebilmekten uzaktır. Bu kişi, diktatörlük aşamasını geçmiş, ‘Allahlık’ aşamasına geldiğine inanan adamlar tarafından desteklenir olmaya başlamıştır.

‘Düzce Milletvekili’nin onu “Allah’ın bütün sıfatlarını kendisinde toplamış lider” ilan etmesinin başka hiçbir anlamı yoktur. Başbakan, imam hatipler yıldönümü konuşmasında Atatürk’ün resmini indirip yerlerde çiğneyen kahpelere ses çıkarmadığı gibi, şirk deklarasyonu yayınlayan bu vekile de itiraz etmemiştir. Yazıklar olsun! Bu duruma gelmiş veya getirilmiş bir kişinin, yönettiği halka söyleyeceği sözün şu söz olacağını Kur’an bize bildiriyor:
“Ben sizin en yüce rabbinizim!” (Nâziât, 24)
Anlaşılan o ki; Türkiye artık sadece diktatör olan bir adam tarafından değil, ‘allah’lığı ilan edilen bir diktatör tarafından yönetilmektedir. Türkiye’de yaşamaya devam etmek niyetinde olan herkesin bu gerçeği bilerek hareket etmesi gerekir.

Cenabı Hak, herkese tövbe nasip etsin!
YURT

Leave a Reply

Your email address will not be published.