Türkiye, 10 yıldan beri bir zalimler koalisyonunun zulümler arenasına dönüşmüş bulunuyor. Bu zulümler, varlığın ruhunu öylesine öfkelendirdi ki, tarih ve Tanrı, onca sabırlarına rağmen daha fazla bekleyemedi. Zulme uğrayanların ağır ıstıraplarını da dikkate alarak işi kendileri çözdüler: Tarih ve Tanrı, koalisyonun iki başını birbirine düşürerek, birbiri aleyhine tanıklık ettirerek; dünyayı eşi görülmemiş bir ibretler tiyatrosunu seyretmeye çağırdı. 17 Aralık’tan beri bu ibretler tiyatrosunu seyrediyoruz. Zalimler koalisyonunun bir başı ötekine vuruyor. Koalisyonun dehşet verici zulümlerini zalimlerin kendi ağızlarından dinliyoruz.
Zulüm koalisyonunun, Alman dergisi Der Spiegel tarafından ‘Mafya Babası’ olarak tanıtılan ‘uzaklardaki baş’ı haykırıyor: “Komutanları zindanlara doldurdular. İçim sızlıyor. Elimden gelse hepsini anında dışarı çıkarırım”. İçin sızlıyor, öyle mi?! Zulmün beriki başının yardakçı zurnalarından biri karşılık veriyor: “Orduya siz kumpas kurdunuz, onları oraya siz tıktınız”. Beriki baş, zindanlara tıkılmış mazlumları bir yolunu bulup serbest bırakarak, eski baş ortağına gol atsın diye dolaşıp duruyor.
Koalisyonun, Atatürk’ü ve ‘Atatürk Cumhuriyeti’ni çökertmek üzere ortaklığı zirveye taşıdığı günlerde, hukuksuzluklara âlet edilmek üzere oluşturulan HSYK, ‘yolsuzluk operasyonu’ denen Mâûn talanları gündem yapıldığında, zulmün okyanus ötesi başının isteği istikametinde tavır koyunca, zulmün beriki başı ferman buyuruyor: “Bu HSYK, talimatla iş yapıyor, değiştirile”!.. Peki, ey zulmün iki başından biri, nasıl değiştirile? Bu anayasa ortada iken bu değiştirmeyi yapamazsınız. Zulmün iki başından biri, günlerdir ifade vermek üzere mahkemeye çağrılan ama gitmeyen yolsuzluktan şaibeli oğlu ile birlikte poz verdiği yerden kükrüyor: “Yaparım! Yargı emir alırsa, biz de böyle yaparız”!.. Demeye getiriyor ki; bu HSYK, artık benden değil, suyun ötesinden emir alıyor; o halde bunu bir şekilde değiştireceğim. Değişikliği Meclis’ten geçiririm, Anayasa Mahkemesi bozuncaya kadar da gerekeni yaparım. Nasıl olsa Anayasa Mahkemesi kararlarında ‘makable şumül’ yok. Yani, hukuka bugüne kadar attığımız kazıklardan birini daha atar, işi bitiririm. Önemli olan, benim Emevî faşizmini hortlatan zulmümün sekteye uğramamasıdır.
ZULMÜN SAVCILARINDAN İTİRAFLAR
Bütün dünya biliyor ki; zulüm koalisyonunun zindanlara tıktığı asker-aydın-gazeteci üçlü kümesinin perişan edildiği günlerin başında, bu tarihsel zulmün iki savcısı vardı: ‘Baş savcı’ veya ‘teorik savcı’; bugünkü Türkiye başbakanı RTE idi. Açıkça haykırıyordu: “Bu davaların savcısı benim”!.. İkinci ve teknik anlamda savcı ise; bugün RTE ile birbirine giren Zekeriya Öz idi. Zulüm koalisyonunun en dehşet verici icraatında imzası bulunan bu Öz, zulmü hukuk adına meşrulaştırdığı gerekçesiyle, tarih tarafından ‘zalim üreten zalimler’ arasına konabilir. Cenabı Hakk’a şükürler olsun ki, bunun gerçekleşeceği kesinleşmek üzeredir.
Şu ibret verici tabloya bakın: Zulmün başsavcısı (teorik savcı) RTE, Zekeriya Öz’ü tehdit edercesine; birtakım belgelerden, kanıtlardan söz ediyor. Zulmün pratik-teknik savcısı cevap veriyor: “Ne belgesi! O dediğin türden belgeleri ben üç dakikada hazırlarım”!.. Ey Yüce Allahım! Bu nasıl bir itiraftır, nasıl bir tanıklıktır! Sen, ey savcı! Kumpas mağduru mazlumları o tür belgelerle mi oralara tıktın? Zulüm ortağınızın ‘baş borazan’ı öyle yaptığınızı dünyaya ilan etti. “Türk ordusuna kumpas kurdular” dedi. O tanıklığa dayanılarak, bugün o zulüm muhakemelerinin iadesi isteniyor. Ancak, o zulümlerin pratik savcısı olan senin şu ‘üç dakikalık belge’ itirafın ‘baş borazan’ın ‘kumpas’ itirafını gölgede bırakmıştır.
Sen inanır mısın bilmem ama bizim iman ettiğimiz Kur’an’ın Allah’ı âdildir, ‘savcı’ efendi! Bak; zulümlerinizi bizzat sizin ağzınızdan, belgeleriyle ortaya döküyor. Ve bu sayede; halkın vicdanı senin gibileri hukukun değil, hukuka ihanetin önde gidenleri arasına koyuyor.
Bu bahisteki son sözümüzü de Kur’an’a söyletelim: “Allah’ın laneti zalimlerin üstüne olsun!” (A’raf, 44; Hûd, 18)
YURT